Yurt dışında genellikle hamur ağırlıklı beslendiğimiz bir gerçek. Ancak diyebilirim ki en az hamur yediğimiz ve yemekten en keyif aldığımız gezi bu gezimiz oldu. Zira somondan, geyik etine, kaz ciğerinden, ördek etine kadar pek çok lezzeti tatma fırsatı bulduk. Şunu anladık ki Fransızlar yemek işini iyi biliyor.
Alsace denince ilk akla gelen şarap oluyor. 170 km.uzunluğundaki Alsace bağlarından üretilen şaraplar dünyaca ünlü. Ağırlıklı olarak (%95 oranında) beyaz şarap üretiyorlar, bir çeşitte (pinot noir) kırmızı şarapları var. Riesling en ünlü üzümleri.
Lahana bu bölgede çok tüketiliyor. Hemen her yemeğin yanında garnitür olarak karşınıza çıkıyor. Rendelenmiş lahana fıçılarda turşu haline getirilmiş. Ekşimtrak tadıyla beni çok sarmadı.
Foie gras yani kaz ciğeri bu mutfağın vazgeçilmezi. İnsanın ağzında yağ gibi kayıp giden lezzetli bir tadı var.
Baeckeoffe kuzu, dana veya domuz etinin patates ve benzeri sebzelerle birlikte yayvan kapta pişirilmiş hali. Yani bir çeşit yahni. Farkı beyaz şarapla marine edilmiş olması.
Tartes flambees görüntüsü pizzaya benzese de aslında bir çeşit Alsace lahmacunu 🙂 İncecik gevrek bir hamuru var. Kenarları hafiften yanık olanı makbul. Hamurun üzerine krema, bir alsace peyniri olan munster, soğan ve bacon konuluyor. Bacon yemeyenler için vejeteryan, mantarlı vs. gibi çeşitleri de bulunuyor.
Fransızlar hamur işlerine ve pastane ürünlerine oldukça düşkün. Adım başı turta, pasta vs. gibi hamur işi tatlı yapan mis kokulu patisserie’leri var. Ben en çok aşağıda görseli bulunan coconut’ları sevdim. Fırından yeni çıkmış coconut’lardan yayılan hindistan cevizi kokusu insanı cezbediyor. Bu tatlı, Colmar’a yakın mesafedeki Ribeauville ve Riquewihr köylerine ait yerel bir lezzetmiş. Bir de bretzel ‘den bahsetmek lazım ki bu şekli simide benzer tuzlu hamur adım başı her pastanede, her markette, her noel pazarında mutlaka satılıyor. Almanya’nın Bavyera bölgesinden çıkmaymış. Zaten bu bölge iki ülke arasında pek çok kez gidip geldiği için iki ülke mutfağı harmanlanmış. Bretzel’in, bizim İstanbul simidinin tadıyla yarışması pek mümkün değil kanımca:)
Alsace-Loren olarak adlandırılan şarap yolu, yalnızca Strazbourg – Colmar’dan ibaret değil. Bu iki şehir arasında pek çok şirin köy ve kasaba mevcut. Bu kasabalar çok turistik olduğu için, bazılarında michelin yıldızlı restaurantlar bile var. Ben dört gün boyunca yiyip içtiklerimizi sırasıyla ve fiyatlarıyla yazıp çizdim. Gideceklere şimdiden afiyet olsun.
LE HALLE AUX BLES : İlk yemeğimizi Strazbourg’a 28 km. uzaklıktaki şirin kasaba Obernai’de yedik. Le Halle Aux Bles şehir merkezinde dikkat çeken bir restaurant. Yukarıdaki görsel bu restorana ait. Biz somon ve geyik sipariş ettik. Yanına da bir şişe kırmızı şarap istedik. Somon oldukça büyük bir porsiyonda ve yanında salata – basmati piriç – lahana ile birlikte geldi. Fransızlar sos konusunda çok başarılı. Somonun üzerine döktükleri sos balığa nefis bir tat vermiş. Tartışmasız yediğim en iyi somon balığıydı. Üstelik çok doyurucuydu. Geyik etini daha önce vişne soslu olarak Avusturya’da yemiştim. Dolayısıyla etin ekşimsi tadı beni şaşırtmadı. Farklı bir deneyim için denenebilir. Yanında haşlanmış sebze -french fries ve bir tabak salatası ile birlikte servis edildi. Şarap hem ucuz hem de gövdeli – lezzetli bir şaraptı. Ne midemi yaktı ne de susattı. Üstelik 9.50 euro fiyatıyla gayet hesaplıydı. Somon için 17.80 euro, geyik eti için ise 16.50 euro ödedik. Servis hızlı, hesap makul, mekan çok keyifliydi.
AUX 12 APOTRES : Görkemli Strazbourg katedralinin hemen karşısında bir bar – bistro. Obernai’de karnımızı iyice doyurduğumuz için aperatif bir şeyler alabileceğimiz bir pub aradık ve merkezdeki bu mekanı bulduk. İçeride onlarca çeşit bira ve şarap var. Biz blonde ve black yerel biralarından tattık ve beğendik. Yanına peynir tabağı istedik. Taze baget ekmeği,tereyağ, ceviz ve peynirden oluşan kocaman bir tabak geldi. Orta boy peynir tabağının fiyatı 19 euro idi. Bence küçük boy yeterli ve daha ekonomik olurmuş. Zira Fransız peynirleri yağlı ve bizim peynirlerimize göre tadı ağır. Tüm tabağı bitirmek mümkün olmadı. 50 cl. biralar 7 -8 euro aralığında.
PACİFİC PRİNCESS : Strazbourg’un en güzel bölgesi olan ‘Petite France’ üzerinde tertemiz, mis gibi bir cafe. Bahçede soba ve yumuşacık şallar ile önünüzdeki harika manzarayı seyredebileceğiniz gibi, nezih ve temiz iç mekanında da soluk alabilirsiniz. Limonlu tart yanında nefis bir dondurma ve güzel bir sunumla önümüze geldi. Servis hızlı, personel çok kibar.

LE LOHKAS : İşte geldik gezimizin ennn güzel anlarından birine. ‘Petite France’ in kalbindeki 1676 yapımı yarı ahşap binanın giriş katındaki bu restoran bizi bizden aldı. Çinili sobayla ısınan tipik bir Alsas evi dekorundaki şirin restoran, caddeden biraz alçak çünkü eskiden depo olarak kullanılıyormuş. Zaten gelen geçen kalabalık, bu restoranın içine bir göz atmadan geçemiyor. Bizim de gözümüze çarpan bu mekana hemen daldık. Önce Fransızların ünlü soğan çorbasından söyledik. Üstünde peynir eritilmiş kızarmış ekmekle servis edilmiş soğan çorbası tek kelimeyle enfesti. Ardından kaz ciğeri ve sığır bifteği sipariş ettik. Biftek yumuşacık ve çok lezzetliydi. Yanında servis edilen fırınlanmış patates ve sebzeler de ete çok yakışmıştı. Daha önce hiç yemediğimiz kaz ciğeri, niye daha önce denemedik dedirtti bize. Yumuşak, insanın ağzında yağ gibi kayan bir lezzeti var. Yanında servis edilen tatlımsı armut dilimleri de çok hoşumuza gitti. Kırmızı şarabımız da etimizle çok iyi etti. Ancak tavsiye işini garson kızımıza bırakmakla hata etmişiz çünkü şaraba 28 euro ödedik 🙂 Soğan çorbası 8.50 euro, kaz ciğeri 22 euro, biftek 26 euro. Evet fiyatlar biraz yüksek ancak Strazbourg’un en turistik noktasında, bu deneyimi yaşadığımıza pişman değiliz 🙂
D’BRENDEL STUB : Alsace bölgesinin en şirin köylerinden Riquewihr’deki tarihi bir binadaki şık restoran. İçerisi tıklım tıklım olduğundan pek ümidimiz yoktu ki şans eseri iki kişilik bir masa bulduk. Servis biraz yavaştı çünkü sadece iki kişi servis yapıyordu. Ördek eti ve nicedir merak ettiğimiz tartes flambees sipariş ettik. Ördek eti ve suyu çok lezzetliydi ancak doyurucu bir porsiyon değildi. Hemen her yemeğin yanında servis ettikleri limon soslu lahana bizi çok sarmadı. Haşlanmış patates ve hindi sosisi yiyip, baget ekmeği ördeğin nefis suyuna banarak durumu Türk usulü idare ettik 🙂 Tartes flambees lahmacun kıvamında çıtır çıtır incecik hamuruyla ağzımızda eridi gitti zaten. Vejeteryan tartes flambees için 13 euro, ördek için de 21 euro ödedik.

A LA PORTE HAUTE : Alsace’nin içinden nehir geçen güzeller güzeli köyü Kayserberg’de bir aile işletmesi pastahane-restaurant. Gittiğimiz akşam üzeri saatinde hiç yemek yiyen görmedik. Vitrindeki çeşit çeşit pastalardan kocaman dilimler kesen güler yüzlü Fransız hanım, bunları masalara yetiştirmekte zorlanıyordu. Tatlıları görünce dayanamayıp içeri girdik ve elmalı tart zannettiğimiz bir koca dilim pasta da biz sipariş ettik. Ama Fransızların genelde tek kelime İngilizce bilmemesinin kurbanı olduk ve ‘apple pie’ diye işaret ettiğimiz pasta, armutlu çıktı 🙂 Yanına yakışacak bir beyaz şarap istedik -bu isteğimizi nasılsa anladılar- tatlı bir beyaz şarap denettiler, fazla tatlı deyince daha mayhoş ama içimi güzel bir şarap geldi. Şarap çeşitleri çok, tadım yaptırmaları da hoşumuza gitti.

RESTAURANT PFEFFEL: Colmar’ın en merkezi noktasında tarihi üç katlı bir binanın tamamı restauranttan oluşuyor. Çok turistik bir yer. Kalabalıkta başımız döndüğü ve rezervasyonumuz da olmadığı için, yer bulmakta sıkıntı çekmediğimiz bu mekana girdik. Servis diğer yerlere göre oldukça yavaş. Sebze çorbası ve sirloin steak sipariş ettik. Sirloin steak marine edilmiş kontrifileymiş, sığırın en lezzetli yerlerinden biri kabul ediliyor. Yumuşak ve lezzetli olacağı düşüncesiyle sipariş verdik. Lezzeti orta karardı. Noel birası istedik. Bizim tuborg daha güzel bence 🙂 Çorba 4.40 euro, et 21 euro, bira 8 euro.
LA STUB : Colmar’da bulduğumuz enfes tartes flambees yapan küçük mekan. Menüde sadece tartes flambees çeşitleri var. Tek ama en iyisi. Servis yapan Fransız beyefendi, iyi derecede ingilizce biliyor ve domuz yememe sorunumuzu gayet pratik bir şekilde hemencecik çözdü 🙂 İki çeşit tartes flambees söyledik ve paylaştık. Hamuru öyle ince ve lezzetliydi ki beş dakikada bitiriverdik. Fiyatlar da çok uygun. (9.50 – 11 euro aralığında) Mekan şiddetle tavsiye edilir.
AU BUREAU : Colmar küçük bir yer. Bir süre sonra aynı yerlerde dönüp duruyorsunuz. Bu rutinden sıkılıp son günümüzde Mulhouse’a gittik. Kiralık araçla 35 dakikada vardık.

Nerede yiyelim diye dönüp dururken, merkezin bir arka sokağında atmosferi çok hoşumuza giden bir mekan bulduk. Tavuk şinitzel ve kuzu etinden yapılan bir çeşit yahni – baeckeoffe- söyledik. Porsiyonlar devasaydı. Biralar da dev bardaklarda geliyor. Doymak bir yana patlıyorsunuz. Öğlen arası atıştırmalık için çok hoş bir bistro-bar burası. Türkiye’de de böyle mekanlara ihtiyacımız var diye düşünüyorum.
Alsace bölgesindeki şehir şehir, kasaba kasaba gezi deneyimlerimizden faydalanmak için COLMAR- STRAZBURG /ALSACE ŞARAP ROTASI linkine tıklayıp, sayfamı ziyaret etmenizi öneririm.
“STRAZBOURG – COLMAR YEME İÇME” üzerine bir yorum