BUDAPEŞTE’DE NE YEDİK?

Macar mutfağı Orta Avrupa’nın köklü mutfaklarından. Macarlar tarih boyunca başka milletlerin işgaline uğradıkları için, bu medeniyetlerin mutfaklarından etkilenmişler. 150 yıl boyunca ülkede hüküm süren Osmanlı mutfağından izler taşıyan Macar mutfağı, Alman ve Rus mutfağından da etkilenerek, doğu-batı sentezi oluşturmuş.

Macaristan’a ayak basar basmaz ilk farkedeceğiniz şeylerden biri Macarların paprika yani kırmızı biberi çok sevdikleri ve pek çok yemeklerinde tükettikleri. Aklınıza çok acı bir biber gelmesin, bir çok çeşidi var ve genelde yemeklere sadece renk ve lezzet veren tatlı kırmızı biberi tercih ediyorlar.

Macaristan’da her çeşit et var. Domuzu en çok tüketen Avrupa ülkelerinden biri olmalarına karşın, sığır eti, tavuk ve hindi eti, hatta ev etlerini bol tüketiyorlar. Ülkede ciddi oranda kaz ve ördek yetiştiriciliği var. Zaten ördek yemekleri ve kaz ciğerini pek çok yerel lokantanın menüsünde bulabilirsiniz. Budapeşte’nin yerel pazarı olan Nagycsarnok – Central Market Hall‘da dolaşırken, bu ülkede asla aç kalmayacağıma kanaat getirdim. Zira beyaz et, kırmızı et, ırmak balıkları ve av etlerinin envai çeşidini bu dev pazar yerinde gördüm. Market Hall giriş katta gıda ürünlerini satın alabildiğinizi, üst katta da ayak üstü yemek yiyebildiğinizi not düşeyim.

Hemen herkesin bildiği üzere gulaş Macarların meşhur yemeği. Dana eti, patates, soğan, kırmızı ve yeşil biber, baharatlar katılarak yapılan bu yemek bazı yerlerde çorba kıvamında daha sulu, bazı yerlerde de yemek kıvamında daha yoğun olarak servis ediliyor. Bana tanıdık ve lezzetli geldi. Özellikle Avrupa’da sulu yemek yiyebilmek hoşuma gitti.

IMG_1429.JPG
For Sale Pub’da Tavuk Paprika ve dana steak

Macarlar Csipetke adını verdikleri hamur parçacıklarını pek çok yemeklerinde ve çorbalarında kullanıyorlar.  Gulaşdan sonra en bilinen yemeklerinden paprikas csirketavuk paprika, bu hamurların üzerine konulan tavuk parçacıklarının krema ve paprika sosu ile renklendirilmesi ile yapılan geleneksel bir yemek.

Töltött Kaposzta adını verdikleri diğer bir geleneksel Macar yemeği ise bizim lahana dolmasının eşdeğeri. Kazın bol yetiştiği bu ülkede sevenler için hemen her yerel menüde kaz ciğeri de (foie gras)  bulunmakta.

Prag’da çok severek yediğim bir tatlı vardı. Trdelnik. Budapeşte’de bu tatlıyı hem de daha büyük porsiyonlarla bulmak beni çok mutlu etti. Macarlar bu tatlıya Kürtös Kalacs adını veriyor. Bilhassa noel arifesi olduğu için hemen her sokak başında rastladık. Bu tatlının mayalı hamuruna tarçın ve rendelenmiş fındık eklenip, üstü de şekerle kaplanıyor. Bu hamur bir tekerlek üzerinde dönerek ağır ağır köz ateşte pişiyor. Budapeşte’de portakallı ve zencefilli olanlarına da rastladım. Hafif ve çok lezzetli bir tatlı. Sıcakken tüketilmesi şiddetle tavsiye edilir.

IMG_1379.JPG
Kürtös Kalacs

Langos adını verdikleri ve her noel pazarında gördüğüm bir pişileri var. Bizim lokmaların oldukça büyük versiyonu, üzerine krema ve peynir ekleyerek çok uygun fiyata karınlarını doyuruyorlar.

IMG_1467.JPG
Langos

Gerek noel marketlerinde gerek pazar yerleri olan Market Hall’da irili ufaklı kavanozlarda bolca turşu gördüm. Her bir kavanozda farklı bir figür vardı üstelik. Macarların turşuya bizden daha düşkün olduğunu bilmezdim.

IMG_1411a.jpg
Macar turşuları

Almanya, Çek Cumhuriyeti gibi Doğu Avrupa ülkelerinin Dünyaca ünlü bira üreticileri olmalarına karşın, Macaristan bira ile değil şarap üretimi ile ön planda. Macarlar tarih boyunca şarap üreticiliğini önemsemişler. Volkanik topraklarda yetişen üzümlerden yapılan tatlı beyaz şarapları Tokaji çokça tüketiliyor. Kırmızı şarapta ise Kekfrancos gözüme çarptı. Bir de sert bir likörleri var Palinka adında. Şeftali, vişne, kayısı, erik, kiraz gibi pek çok meyve çeşitlisi var.

Gelelim tecrübe ettiğimiz mekanlara;

Bors Gasztro Bar : Tripadvisor’daki yüksek oy oranı sebebiyle çok merak edip gittik. Zira neredeyse olumsuz yorum yoktu. Sokak arasında küçücük bir dükkan burası. Oturacak dört iskemle var, onlara da oturursanız fiyata ilave ediliyor 🙂 İçeride star wars konsepti yapmışlar, sahipleri genç ve enerjik çocuklar (her iki dakikada bir anlamadığımız bir kelimeyi, aynı anda bağırıp bizi zıplatacak kadar) Budapeşte’de hatırı sayılır bir ün yapmışlar. Hem dükkan hem de sokak tıklım tıklım dolu. Gençler ellerinde çorba veya sandviçle takılıyorlar. Kasada siparişi alan arkadaşa, ‘ne yiyeceğimiz hakkında bir fikrimiz yok’ deyince gülümseyerek ‘önermek benim işim zaten’ dedi ve bize iki farklı çorba iki farklı sandviç önerdi. En çok tercih edilen spesiyalleriymiş. Çorbalar kağıt bardakta plastik kaşıkla servis ediliyor. Sandviç büyüklüğü isteğe göre değişiyor. İki çorba, iki de sandviç tattık. Gerçekten değişikti  lakin bizce çok da lezzetli değildi. Tabii zevkler değişkenlik gösterir, bir öğlen arası yolunuz düşerse uğrayın, ayak üstü atıştırın. Bu bistro ünlü ruin bar Szimpla Kert’in iki dükkan yanında.

Karavan : Sokak yemeği kültürünün en ünlü mekanlarından. Bors Gasztro ve Szimpla Kert ile aynı sokakta. Karavanların karşılıklı ikişer sıra dizilmesi ve ortaya masa sandalyelerin koyulması ile oluşmuş mekan. Avantajı sokak yemeği adına ne ararsanız bu sokakta var, içki dahil. Dezavantajı soğuk kış günlerinde kapalı mekanı olmaması. Isıtıcı olan bir masa bulmak tek çözüm. Biz chicken and fries istedik, 1200 HUF yani yaklaşık 4 euro. Kürtös Kalacs adlı tatlısı 1300 HUF, bira ise 3 euro civarında. Burger çeşitleri, langos, italyan pizza gibi seçenekler de var. Ekonomik bir yerde farklı lezzetler denemek için ideal bir mekan burası.

Pampas Argentina : Tüm gün oradan oraya aç bilaç dolaştıktan sonra girip, kendimizi kaybettiğimiz Arjantin steak restoranı. Aslında macarların et kültürünün geniş olduğunu bildiğimizden, methini duyduğumuz yerel bir et restoranı olan Belvarosi Disznotoros’a gitmiştik. Mekanın ayaküstü olduğunu görünce (zira artık ayaklarımız bu işkenceye dayanamayacaktı) rotamızı en yakındaki bir başka et lokantasına çevirdik. Macar olmadı, Arjantin usulü oldu ama çok memnun kaldık. Mekan oldukça hoş ve personel çok sempatik. Etlerimiz tam istediğimiz gibi orta pişkindi. İki büyük boy steak, patates kroket ve bir şişe kırmızı şaraba 120 euro ödedik.

Belvarosi Disznotoros : Ayaküstü mekan diye ziyan ettiğimiz yer. Biz ettik, siz etmeyin. Bir öğlen ayak üstü ucuz fiyata Macar usulü et yiyin. Stand up usulü masalar var ama  street food’un özelliği de bu zaten. Bizim kasap lokantalarının ayakta versiyonu. Şarap servisi de var, patates kızartmalarını da çok öneriyorlar.

Menza : Budapeşte’nin en şık caddesi Andrassy caddesini kesen turistik bir sokakta güzel bir akşam yemeği yiyebileceğiniz mekan. Menü çok zengin. Rezervasyonsuz yer bulma olasılığı düşük. Kışın içerisi tıklım tıklım dolu iken, biz bahçede oturmayı tercih ettiğimiz için yer bulabildik. Av eti yemek istedik. Kaz ciğeri ve ördek eti vardı. Ciğer ağır gelebileceği için risotto yatağında ördek sipariş ettik. Risotto çok başarılı değildi ama ördek eti ve sosu çok lezzetliydi. Sarımsak çorbası söyledik, langos ile servis ettiler, kreması biraz ağır geldi.

IMG_1468.JPG
Menza Restaurant’ta Risotto yatağında ördek

For Sale Pub : Budapeşte’de en çok keyif aldığımız mekan. Akşam saati tıklım tıklım olduğu için giremedik ama azmedip ertesi gün akşam üzeri yeniden gittik. Bir süre sıra bekledikten sonra, nasipliyiz en güzel masaya oturduk. Mekan iki katlı, yerler samanla, tavanlar da binlerce yazılı beyaz kağıtla kaplı. Kimisi şiir yazmış, kimisi resim döktürmüş, raptiye ile ahşap tavana tutturmuş. Hem basit ve ekonomik hem de orijinal ve sevimli bir dekorasyon. Barın her köşesinde dev hasır sepetler var, istediğin kadar taze yer fıstığı yiyip, kabuğunu yere atıyorsun. Haliyle bu barda bira tüketimi yüksek 🙂 Sadece bar değil burası, menüsünde tam 198 çeşit yemek barındıran bir restoran aynı zamanda. Zaten yemek yemeyene masa yok, onlar bar taburesine tünüyorlar. Bu şehirde öğrencilik yapmış bir arkadaşımız, gulaşı mutlaka bu mekanda yiyin demişti, biz de öyle yaptık. Dana eti, patates ve hamur katılmış gulaşta kereviz yaprakları güzel bir aroma ve koku vermiş, çorba kıvamında olması bilhassa hoşumuza gitti. Yanına tavuk paprika istedik. Hamurun üzerine krema, paprika sosu ve tavuk parçacıkları eklemişler, gayet lezzetliydi. Porsiyonlar büyük, fiyatlar uygun, mekan sevimli. Gidin mutlaka. (kapak fotoğrafındaki mekan)

Cafe Gerbeaud : Budapeşte’nin bu turistik mekanını listeye eklemezsem olmazdı. Voeroesmarty meydanındaki bu 150 yıllık geleneksel pastane, kahveleri ve pastaları ile ünlü. Dileyene karışık pasta tabağı da yapıyorlar. Mekan New york Cafe kadar olmasa da şık ve ihtişamlı. İki sebeple New York cafeye tercih edilebilir, yeri çok merkezi (biz gittiğimiz tarihte meydana noel pazarı kurulmuştu) ve sıra bekleme çileniz yok. Hangi ürünü güzeldir bilmiyorum, içeriye turistik bir ziyaret yapıp çıktık.

IMG_1393a
Cafe Gerbeaud

New York Cafe : Neden New York ismini almış diye merak ettim, araştırdım. New York Hayat Sigortası firması, Amerikanın gücünü ve zenginliğini göstermek adına bir saray inşa etmişler ve giriş katını da bir cafe olarak tasarlamışlar. 1894 yapımı bu saray şimdilerde otel olarak kullanılıyor. Cafe o tarihten beri hep aynı amaçla hizmet vermiş. Barok tarzı varaklar, bronz heykeller, döner mermer sütunlar o kadar ihtişamlı ki, insan bu mekanı 1900’lerin başında kabarık etekli hanımlar, smokinli beyler salınırken görmeyi hayal ediyor. Şimdilerde kot pantolonlu, t-shirtlü, ellerinde fotoğraf makinası ile aval aval bakınan biz turist kafileleri, bu mekanla büyük tezat oluşturuyoruz.

IMG_7230a
New York Cafe

Bir akşam üzeri uğradığımız mekanda (tabii ki yine kuyruk vardı) , baktık sıra gelmeyecek, girmekten vazgeçip doğruca For Sale Pub’a gittik 🙂 Tatlı ve kahve molası verebileceğiniz gibi, bistro yemek de sipariş edebiliyorsunuz. Menüye baktığımız kadarıyla fiyatlar yüksek, ne de olsa bir sarayda yemek yiyiyorsunuz.

Szimpla Kert : Ruin pub akımı var Budapeşte’de. Ruin harabe, yıkıntı demek. Eski dökük hanlar, farklı objelerle dekore edilerek enteresan bir doku oluşturuluyor. Bu akımın en ünlü barı da Szimpla Kert. Simple garden: Basit bahçe anlamına gelen bu barı hem gündüz hem de gece görmenizi tavsiye ederim. Gündüz hem tenha, hem de objeleri ve mekanı gün ışığında rahat rahat inceleyebilirsiniz. Bir iç avlu etrafında sıralanan iki katlı bir hanın her odası farklı dekore edilmiş. Geceleri rengarenk ışıklandırılıyor ve başka bir ambiyans oluşuyor. Gece iğne atsan, yere düşmeyecek vaziyetteki mekanda oturacak yer bulmak pek mümkün değil gibi. Fiyatlar makul. Dört büyük bira 2800 HUF = 9.00 euro civarında (ah euro bu kadar yükselmeseydin! )

Gelarto Rosa : St.Istvan bazilikasını görmeye gittiğinizde aynı meydanda bulunan dondurmacıya bir göz atın. Dondurmanın kendisi değil ama dondurmanın şekli ünlü. Sempatik bir genç kızın yaptığı gül şeklindeki dondurmalar ilgi çekici. Şekil alabilmesi için kıvamı yumuşak ve bence lezzetinin pek de bir özelliği yok. Lakin yapılış kısmı benim çok hoşuma gitti.

IMG_7270a.jpg
Gelarto Rosa dondurmaları

Budapeşte gezi notları için bu linke tıklayabilirsiniz.

Reklam

BUDAPEŞTE’DE NE YEDİK?” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s