Güzel bir sonbahar haftasında gittik Antep’e. O kadar sevdik ki kış soğuk demedik, aralık ayında bir kez daha gittik. Tabii bu sevgide Antep mutfağının lezzetlerinin payı büyük ancak sadece o değil. Sıcakkanlı insanlarını da, tarihi çarşılarını da, alışveriş yapmayı da sevdim Gaziantep‘te.
İstanbul – Antep arası uçakla 1 saat 50 dakika sürüyor. Gaziantep havaalanından şehir merkezine gidiş ise yaklaşık 30 dakika . Taksi tutmak istemezseniz, Havaş’ın araçları ile de şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Ayrıca havaalanı içerisinde bulunan araç kiralama noktalarından her çeşit araç temin etmek mümkün. Biz iki ay önceden internet üzerinden aracımızı kiralamıştık bile.
Sonbaharda gittiğimizde Anadolu Evleri‘nde konakladık. Bu otel meşhur İmam Çağdaş Kebapçısının hemen arka sokağında, taş evlerin olduğu otantik bir sokak arasında. İki büyük ermeni taş konağın revize edilmesiyle ortaya çıkmış bir butik otel. Havanında güzel olması sebebiyle taş avlusunda güzel keyif yaptık. Kış seyahatimizde de Şirehan Otel‘de konakladık. 1885 yılında inşa edilen bu görkemli kervansaray, şimdilerde butik otel olarak hizmet veriyor. Hemen çarşı bitişiğinde, merkezi bir otel.
Gaziantep, ulaşım olanakları ve liman kentlerine yakınlığı sebebiyle Türkiye’nin ekonomik bakımdan en zengin şehirlerinden biri. Adını kentten alan antepfıstığının en yoğun olarak üretildiği yer Antep. Antepfıstığı gibi, zeytin ve üzüm üretimi de önemli bir yer tutuyor bu şehirde. Yakın zamana kadar ticareti büyük ölçüde sınır kaçakçılığına dayanan Antep’te, şimdilerde Türkiye’nin en büyük sanayi sitesi mevcut olup, ticaret gelişmiştir. Gaziantep’te mevcut olan el sanatlarından bakırcılık ve kilimcilik de hala önemini sürdürmekte.
1.Dünya savaşının sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes anlaşmasıyla Antep 1918 yılında ingilizler, 1919 yılında ise Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Fransız işgali ile birlikte Antep halkı, 1920 yılında çete savaşlarına başlamıştır. 10 ay süren bu kahramanca savaş neticesinde, 1921 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile Fransızlar şehri boşaltmıştır. Antep ise ‘gazi’ ünvanını alıp Gaziantep ünvanını almıştır. Savaş kahramanı Şahin beyin adını taşıyan, Şahinbey Savaş müzesi o günlere tanıklık etmekte.
Gaziantep’te pek çok müze bulunmakta. Gaziantep Arkeoloji müzesi, Medusa cam müzesi ve Hasan Süzer etnografya müzesi sadece birkaçı. En çok bilinen ve Dünyaca ünlü Zeugma Antik Müzesi de bu kentimizde bulunuyor. Bilindiği gibi Gaziantep’in ilçesi Nizip’in Birecik gölü kıyısında bulunan antik Zeugma kentinde yapılan kazılarda, eski çağlara ait muhteşem mozaik örneklerine rastlanmıştı. Ancak bu dillere destan mozaikler, Birecik gölü kıyısına yapılmakta olan baraj sebebiyle sular altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalınca, mozaiklerin su altında kalacak olanları olağanüstü gayretlerle sökülüp, Gaziantep Zeugma müzesine götürülmüştür. Acı olan, henüz sadece %40 kadar bir kısmı sökülebilmişken, baraj kapılarının açılıp suların salınmasıdır. Hatta müzede sular salındıktan sonra su yüzeyine çıkan bazı mozaiklerin farkedilmesiyle, dalgıçlar yardımıyla kurtarılan bir mozaik desende sergilenmekte. Böylece Dünya mirası olan bu muhteşem mozaiklerin büyük kısmı göz göre göre sular altında bırakılmıştır. İşte ülkemizde tarihe verilen önem! Buna karşın, Zeugma Mozaik müzesi Türkiye’nin yüz akı, muhteşem bir müze. Girişte her yarım saatte bir tekrarlanan ücretsiz 3D gösterimi mutlaka izleyin.
Zeugma antik kenti, MÖ.300 yılında Büyük İskender tarafından kurulmuştur. Kommagene Krallığının dört büyük şehrinden biri olan Zeugma, Roma imparatorluğu zamanında en parlak dönemini yaşamış, MS.256’da Sasaniler tarafından yakılıp yıkılmıştır. Bu yıkımdan sonra bir daha kendine gelemeyen şehir, tarih sahnesinden çekilmiş adeta unutulmuştur. Ta ki kaçakçıların sökerken parçaladıkları güzel gözlü bir kız mozaiği bulunana dek. Antep halkı bu mozaiği benimsemiş ve çingene kızı adını vermiştir. Böylece Zeugma ismi hatırlanmış, bölgede kazı çalışmaları başlamıştır. A,B ve C etaplarına ayrılan antik şehrin A ve B etaplarındaki tüm villalar ne yazık ki bugün Birecik barajının suları altında. Villalardan kurtarılabilen mozaik ve heykeller önce Gaziantep Arkeoloji müzesine sonra da Zeugma mozaik müzesine taşındı. Bugün C etabında yapılan kazılarda ortaya çıkartılan bazı villalar, üzerleri çelik çatı ile kaplanmış haliyle Zeugma Açık Hava müzesinde sergilenmekte.
Gaziantep’teki zengin yemek kültürünü yansıtan Emine Göğüş Gaziantep mutfak müzesi de görülmesi gereken müzelerden…
Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın ise dördüncü büyük hayvanat bahçesi Gaziantep’te bulunmakta. Çocuklar kadar büyüklerinde ilgisini çekecek olan Gaziantep hayvanat bahçesi 1000 dönüm arazi üzerine kurulmuş olup, hergün ziyarete açık.
Antep’in havasını solumak için yapılacak en güzel şey, Antep çarşılarını yavaş yavaş gezmek. Buradan alışveriş yapmadan çıkmak mümkün değil. Almacı pazarından baharat, kurutulmuş sebze (patlıcan, biber, kabak,bamya) , doğal nar ekşisi, sumak ekşisi, biber ve domates salçası, antep fıstığı almadan dönmeyin.
Bakırcılar çarşısı tam bir görsel şölen. Çekiç seslerinin ardı arkası kesilmeyen çarşıda bakır yapımını seyredebilir ve fotoğraflayabilirsiniz. Fincandan cezveye, şekerlikten suplaya kadar pek çok çeşitli ev ürünleri olduğu gibi irili ufaklı alemler, el işlemesi tabak ve sahan gibi süs eşyaları da satılıyor. Fiyatlar ürünün el işçiliğine göre değişiyor.
Bakırcılar Çarşısının hemen yan sokağında, bugün pek az kalan kavafiyeciler var. Bunlar el yapımı çarık, ayakkabı ve yemeni yapıyorlar. Yemeni bizim bildiğimiz başörtüsü değil, ayakkabıya verilen isim. Özelliği tabanı ile yüzünün birleştiği yerin dikişli olması yani önce dikiliyor sonra tersi yüzüne getiriliyor. Böylece sağlam ve sağlıklı oluyor. Ne yazık ki şimdilerde sadece seyirlik.
Hediye almak isterseniz Zincirli bedesteni mutlaka görün. Rengarenk bir çarşı burası. Antep’in üfleme camdan yapılan rengarenk cam işleri, bakırlar, tespihler, yemeniler ve kutnular satılıyor bu çarşıda. Kutnu Antep’e özel parlak bir kumaş. Yakın zamanda Dilek Hanif kutnu kumaşından yapılan koleksiyonunu Zeugma müzesinde tanıttı. Çok cazip renkleri ve desenleri var. En azından kutnudan yapılma bir şal gardırobunuzda bulunsun.
Çarşıları gezerken pek çok tarihi hana da rastlayacaksınız. Tütün Han, Yemiş Han, Kürkçü Han gibi.. Bunların en büyüklerinden Bayazhan, Kent Müzesi olarak faaliyet gösteriyor. Ayrıca Bayazhan’ın geniş avlusu içinde çok şık ve popüler bir restoran da bulunmakta. Yine çarşı içinde bulunan Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi de ziyaret edilebilecek yerlerden.
Çarşıları gezerken, Tahmis Kahvesinde mola vermemek olmaz. 1635 yılından beri faaliyet gösteren mekan, Türkiye’nin en eski kahvehanelerinden. Keman, klarnet ezgilerinin eksik olmadığı mekanın, melengeç kahvesi pek meşhur. Doğrusu benim damak tadıma pek uymadı, okkalı bir türk kahvesi içmeyi tercih ettim.

Suyun evlerin çeşmelerinden akmadığı dönemlerde çok önemli bir yeri olan su mimarisi eserlerinden kastellerin sayısı bugünlerde iki elin parmağını geçmemekte. Pişirici Kasteli ve mescidi de günümüze ulaşan kastellerin en eskilerinden biri. Tavan kısmı yer seviyesinde bulunan kastele merdivenlerle iniliyor. Su tutma, serinleme, çamaşır yıkama gibi pek çok amaçla kullanılan Pişirici Kasteli, restore edilmiş olmasına rağmen, başıboş bırakılmış olması sebebiyle hüzünlendirdi beni..
İsmini Bey camiinden alan Bey mahallesi, taş sokakları, yenilenmiş tipik Antep taş evleriyle turistik bir mahalle. Her geçen gün sayısı artan cafe ve restoranlar da bu sokaklarda bulunuyor.

Gaziantep kalesi, şehrin yüksek bir tepesine kurulmuş ne zaman yapıldığı bilinmeyen, Romalılar zamanında gözlem amaçlı olarak kullanıldığı bilinen bir kale. 1989 yılından beri yürütülen kazı ve restorasyon çalışmalarında pek çok eser ortaya çıkartıldı. Çalışmalar halen devam etmekte. Kale Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panoraması Müzesi olarak kullanılmakta.
Kültürü ve tarihi ile çok zengin bir şehir olan Antep, zengin yemek kültürü ile de ününü Türkiye dışına duyurdu. O da bu yazıda, lütfen tıklayınız. Antep’te ne yedik, ne içtik.