Yaz tatili anlayışımız çocukların küçük olması nedeniyle Bodrum- Antalya lokasyonundaki tatil köyleriyle sınırlı kaldı yıllarca. Özgürlüğümüzü ilan etmemizle birlikte gözümüzü Yunan adalarına diktik. Kos, Patmos, Girit, Mikanos ve Santorini’den sonra hemen yanı başımızdaki Samos’a çevirdik yönümüzü. İnternette ilk önüme gelen aracı firmadan online gidiş dönüş iki bilet alıp, booking.com’dan da gözüme kestirdiğim denize sıfır bir otelden rezervasyon yaptırdıktan sonra yola koyulduk.
Erken saatte Kuşadası’na varıp, Tilos Travel’a ait hızlı feribot biletimize check-in yaptırmak için limana yakın mesafedeki firmanın ofisine gittik. Biletimiz beş dakika içinde hazırlanıp teslim edildi. Akabinde limana giderek oldukça uzun bir kuyruğa girdik. Neyse ki pasaport kontrol ve feribota yerleşme işlemleri korktuğum gibi uzun sürmedi. Feribotumuz vaktinde kalktı. Bayram vs. özel günlerde bir saate yakın aksama olabiliyormuş. Bir de günübirlik vize alanlar için bekleme sıkıntısı olabiliyormuş.
Tilos Travel Samos seferlerine pek yatırım yapmamış olacak ki, Samos’a giden feribotu arızalı olduğu için Rodos seferi yapan feribotunu tahsis etmiş. O feribotun da havalandırma sistemi arızalı olduğu için 1 saat 15 dakikalık yolculuğumuz, kapalı alanda ayıla bayıla geçti. Bu nedenle bir dahaki seyahatimde bizden daha kısa sürede limana varan ve açık hava oturma alanları olan Meander Travel’a ait feribotu tercih edeceğim.
Kuşadası’ndan kalkan feribotlar antik liman Pythagorion ya da adanın başkenti olan kuzeyindeki Vathy (Vathi) limanına yolcu bırakıyor. Sığacık limanından da Samos – Karlovasi seferleri var. Pythagorion Kuşadası’nın tam karşısında konumlanmış olması sebebiyle seferler 45 dakika sürüyor. Ancak tatilimizi planladığımız günler için Pythagorion limanına sefer bulamadığım için, Vathi’ye 1 saat 15 dakikalık bir yolculuğun sonunda vardık.
Sırt çantalarımızla gittiğimiz için niyetimiz motosiklet kiralamaktı. Limana yakın mesafede üç acente bulduk. Tüm motosikletler eski ve düşük motor gücündeydi. Keza kiralık arabalar da eski püskü. Mecburen kırık aynalı bir motosikleti günlüğü 20 euro’dan kiraladık 🙂 Ertesi gün Pythagorion’a gittiğimizde gıcır gıcır 250 -300 cc. silindir hacmi olan motosikletler gördük ama iş işten geçmişti.
Samos hakkında kısa bir ön bilgi vermek gerekirse; Dilek Yarımadasının hemen karşısında yer alan Samos adası, gözde Yunan adalarından biri. Türkiye’de Sisam olarak adlandırılan ada, Yunanistan’ın Osmanlıdan 1922 yılında aldığı son ada. Nüfusu yaklaşık 44.000 civarında. Samos 477.000 km2.lik yüzölçümü ile en büyük sekizinci Yunan adası.
Samos oldukça yeşil bir ada. Dağlarla ve çam ormanlarıyla kaplı adada, pek çok kuytu liman ve birbirinden güzel plajlar var. Deniz alabildiğine mavi ve tertemiz. Koylar sakin ve bakir. Yiyecekler bol, inanılmaz ama Bodrum, Çeşme, Bozcaada, Selimiye gibi popüler lokasyonlara göre fiyatlar hala ucuz. İnsanlar sıcakkanlı ve kibar. Uzo güzel, daha ne olsun ki, biz bayıldık.
Samos adası, Mikanos ve Santorini kadar popüler olmadığı için, hala sakin bir ada ve fiyatlar o kadar yüksek değil. Plajlarda rahatlıkla yer bulabiliyorsunuz, beğendiğiniz şezlonga uzanabiliyorsunuz ve en şaşırtıcısı da işletme sahipleri sizden şezlong şemsiye parası istemek için ya da ne yiyip içeceksiniz tarzında sorular sormak için rahatsız etmiyor. Bodrum’da olduğu gibi daha çok yiyip içmeniz için kimse boğazınıza yapışmıyor. Sanırım bu sebeplerle de oldukça yoğun bir Türk turist nüfusu var Samos’ta.
Pythagorio ile Posidonio arasındaki bölge adanın en güzel plajlarına sahip. Dilek Yarımadasına bakan bu bölge fazla rüzgarda almadığı için deniz durgun, bu nedenle de oteller de daha yoğun bu bölgede.
Vathy : Samos’un başkenti Vathy aynı zamanda bir liman kenti. En yoğun nüfus bu şehirde olmasına rağmen, başkent yine de sakin. Vathy gece hayatı vaad ediyor olsa da, şehir içinden denize girilemiyor olması ve şehir hüviyetinde bir yer olması sebebiyle konaklama için tercih edilmemeli.
Kordonda bir yürüyüş ve küçük çarşısında bir tur atmak haricinde görülmeye değer olan bir bölgesi de şehrin yamaçlarındaki eski şehir merkezi. Yerel halkın ve özellikle yaşlı nüfusun yaşadığı bu bölge, adanın mimarisi yapısı hakkında önemli ipuçları veriyor. Daracık yolları, karakteristik binaları, şirin köy kahveleri ve eski kiliseleri ile görülmeye değer. Yolların çok dar ve bazı sokakların çıkmaz sokak olması sebebiyle, araçla değil yürüyerek gezilmesi gerekiyor.
Pythagorio : Ünlü matematikçi Pisagor’un köyü olarak da bilinen Pythagorio şimdilerde renkli bir liman kasabası. Liman boyunca sıralanan restaurant ve barlar çok kişilikli görünmese de, şehre dik uzanan çarşı caddesindeki cafeler ve limanın sonundaki plajda bulunan restaurantlar oldukça sempatik. Çarşıda birbirinden zevkli tasarımlar satan butiklere rastlamış olmam, bu kasabanın daha turistik olduğu izlenimini verdi bana.
Mikali : Konaklama için tercih edilebilecek bölgelerden biri. Pythagorio ile Psili Amos’un ortasında, yani iki popüler bölgeye de yakın. Pek çok büyük otel var, hareketli bir bölge. Plajı çakıl taşı, denizi turkuaz.
Psili Amos : Plajın kum olması ve denizin de sığ olması sebebiyle genellikle çocuklu ailelerin tercih ettiği bir bölge. Plaja paralel pek çok taverna bulunuyor, bolca da otel ve motel. Sükunet aradığımız için bu kalabalık plaja bakıp geçmekle yetindik.
Klima : Konakladığımız cennet koy. Bir blogger es geçin demiş. Bu görüşe katılmam mümkün değil. Beğenileri beklentiler şekillendiriyor. Ülkemin kalabalığından, beton kirliliğinden usanmış bir birey olarak bana hitap eden yer bu koydu. Düşünün sadece bir kaç ev, bir taverna, bir tane de otel var. Önünüzde sakin bir plaj, mavinin üç tonunu barındıran bir deniz, karşı fonda yemyeşil, bakir Dilek yarımadası. Akşamları sadece tavernanın ışıkları bir de ay ışığı var. Konakladığımız ‘Klima Paradise‘ otelin barında hafif bir müzik çalıyor. Dileyen her odada bulunan mutfakta akşam yemeğini hazırlayıp, bardaki denize sıfır masalarda yiyip içebiliyor. Böyle güzel bir koy nasıl bakir kalmış deyip gıpta ile etrafı seyrediyorsunuz.
Posidonio: Klima’nın yan komşusu. Çok korunaklı bir koy olduğu için rüzgar almıyor. Teknelerin çoğu bu koya demirliyor. Klima’ya göre biraz daha kalabalık. Market, iki otel, iki restoran ve iki düzine kadar da ev var. Plajı ufak ve koya demirlenmiş çok sayıda tekne olduğu için bence yüzmek için o kadar da elverişli değil. Denize sıfır konumdaki tavernanın müthiş bir ambiyansı var. Bir akşam yemeğine mutlaka uğramalık bir mekan.
Kerveli : Adanın en güzel koylarından biri. Yüksek dağlarla çevrili olduğu için oldukça dik bir inişi var. Deniz sakin ve suyu da diğer bölgelere göre daha ılık. Birkaç otel, plajda da iki taverna var. Gerisi huzur.
Kokkari : Adanın Mikanos taklidi, en popüler kasabası. Kuzeyde Varthy’ye yakın. Kuzey tarafta olduğu için hep bir esinti var. Dolayısıyla deniz dalgalı. Upuzun çakıl taşlı bir sahile paralel iki sıra otel ve restaurantların dizildiği çok hareketli bir bölge burası. Merkezine araçla girmek pek mümkün değil. Zira iki sıra otel ve restaurantın arasında daracık bir yol, yürüyen bir insan kalabalığı var. Yemek içmek için alternatif çok. Lakin plajda şezlong bulmak güç. Rüzgar, dalgalı deniz ve kalabalık sevmediğim bir üçgen. Özetle Kokkari bana göre değil.
NE YEDİK:
Yunan adalarında aç kalmak mümkün değil. Et, tavuk, balık, deniz mahsülleri, meze, çorba, sulu yemek ne isterseniz var Samos’ta. Üzüm bağları olmadığı için Samos’ta şarabı tercih etmedik. Ancak adaya özgü uzo markaları var. Hem hesaplı hem de çok leziz. Ada da yemek porsiyonlarının çok büyük olduğunu göz önüne alarak sipariş verin. Bir porsiyon yemek aç bir yetişkini rahatlıkla doyurur 🙂
İlk gün Klima Beach’deki tek taverna olan denize sıfır konumdaki Kaduna Restaurant‘a gittik. Deniz mahsullü spagetti, musakka, patates cips ve iki bira söyledik. O kadar doyduk ki yemekten sonra denize düşsek batardık herhalde. Porsiyonlar büyük olduğu gibi musakka fazlasıyla doyurucuydu. Musakka bizim usulden oldukça farklı. Büyük bir güveç kabında patlıcan, patates ve kıyma ile pişirilmiş, üzerine de kaşar peyniri rendelenmiş. Oldukça lezzetliydi.
Bir akşam yemeğini de Posidonio koyundaki Posidonio Restaurant‘ta yedik. Mekan olarak en keyifli yer burasıydı. Akşam güneş batarken ve hava karardıktan sonra büyülü bir ortamda olduğumuzun ayırdına varıp, keyifle uzo içtik. Kurutulmuş ahtapot, adaya has saganaki peynirinden yapılmış bir meze, pilaki ve fava söyledik. Porsiyonlar yine devasaydı ama lezzet orta karardı. Hiç kafaya takmadık, içinde bulunduğumuz ortamın tadını çıkardık. En lezzetli öğünümüzü Kerveli beach’de bulunan Haraygi Restaurant‘ta yedik. Menüdeki çeşitlilik, lezzet ve fiyat performansı kıyaslamasında bizce en iyisi Haraygi’ydi. Et yemeklerine bayıldık. Menülerinde Türkçe seçenek de var.
Son gün çok konuşulan ve çok popüler olan Meltemi Restaurant‘a gittik. Kokkarini plajındaki bu tavernada öğle saati olmasına rağmen zor yer bulduk. Kovada midyeleri görünce, Brugge’de yediğimiz muhteşem midyeleri anımsayıp heyecanlandık ama ne yazık ki alakası yoktu. Karides fazla salçalıydı. Kalamar fena değildi. En yüksek hesabı da burada ödedik. Benden size tavsiye, popüler mekanlardan uzak durun.
Samos’ta ev kiraladıysanız ya da bizim kaldığımız otelde olduğu gibi odanızda mutfak da varsa, kendin pişir kendin ye yapabilmek için her türlü gıda malzemesini ucuza bulmanız mümkün. Paleokastro köyünün girişinde ‘üç m’ migros genişliğinde bir yerel marketi merakımızdan gezdik. Her türlü et ve tavuk çeşidi, şarküteri, peynir, kiloyla ahtapot ve kalamarı, sebze meyvenin envai çeşidinin hiç de abartılı olmayan fiyatlarla satıldığını gördüm. Bir sonraki seyahatimizde dileğim, maaile ev kiralayıp, adanın keyfini uzun uzun sürebilmek.
Diğer Yunan adaları için ‘Celestyal Olimpia‘ İle Yunan Adaları yazısına göz atabilirsiniz.
ahununnotlari 
Ahu hanım merhabalar,
Bir gezi yazınızı daha okumanın mutluluğunu yaşıyoruz. Sakın evde oturmayın, hep gezin hep yazın
BeğenLiked by 1 kişi
Hemen gitmek istedim , çok faydalı bir yazı olmuş , teşekkürler 💕
BeğenLiked by 1 kişi