İMPARATORLUK BAŞKENTİ ROMA

Sadece İtalya’nın değil, Avrupa’nın en destansı şehridir Roma. 2800 yıllık tarihi olan bu kadim şehir görülmeden Avrupa’yı gördüm demek yanlış olur kanımca. Roma şehri, İtalya Krallığı’na, Roma Cumhuriyeti’ne, Roma İmparatorluğu’na, İtalya Krallığı’na başkentlik yapmış olup, halen İtalya Cumhuriyeti’nin başkentidir. Bu nedenle şehrin her metrekaresinden tarih fışkırır. Papalığın yönetildiği Vatikan şehrinin de Roma sınırları içinde olması şehrin önemini arttırmaktadır.

Roma şehri Orta İtalya’da Lazio bölgesinde bulunur. 2.7 milyon nüfusu ile İtalya’nın en kalabalık şehridir. Yüzölçümü olarak da Avrupa’nın en geniş şehirlerindendir.

Roma kozmopolit bir şehir. Bilhassa Afrikalı nüfusu çok yüksek. Her köşede bir seyyar satıcı, pandomim ve sokak sanatçısı görmek mümkün. Trafik yoğun, sokaklar dar olduğu için, motosikletle ulaşım büyük önem kazanmış. Amsterdam’da bisiklet ne ise, Roma’da motosiklet o. İtalyan Vespa motosikletlerin envai çeşit ve rengini görmek keyifliydi. Roma’da İtalyan mutfağının yanı sıra Dünya mutfağından da pek çok örnek görmek mümkün. İtalya’da yeme içme Avrupa’nın pek çok ülkesine göre pahalı. Roma çok turistik bir şehir olduğu için fiyatlar bir tık daha pahalı. Bu nedenle yemek için turistin çok olduğu meydanlar veya tarihi mekanlara yakın yerleri değil de daha tenha ara sokakları tercih edin. Böyle lokal mekanlarda hem yemek kalitesi artıyor hem de fiyat düşüyor. Roma’da nereleri gezilir konulu yüzlerce blog var. Tekrara düşmemek adına ana lokasyonları kısaca yazacağım. Bonus olarak da size Roma’ya çok yakın cennet gibi iki köy önereceğim. Bu köylere en azından yarım gün ayırmak gerekiyor. Pişman olmayacaksınız.

Roma bir açık hava müzesi olduğu için şehri yürüyerek gezmek gerekmekte. Şehri tam manasıyla anlamak için de üç tam gün yeterli. Tüm seyahatlerimiz içinde en çok yürüme rekorunu günün 16 saatini tabanvay gezerek Roma’da kırdık. Roma sokakları dar ve her sokak birbirine bağlanıyor. İnternetiniz varsa navigasyon, yoksa da en azından bir harita bulundurmak çok faydalı olacaktır. Ulaşımda yürüyüş dışında bir de otobüs kullandık.

Kolezyum

KOLEZYUM : Yapımına milattan sonra 72 yılında başlanan ve 80 yılında bitirilen arena. Gladyatör dövüşleri düzenlenen arena da bazen infaz işlemleri de yapılırdı. Zaman zaman tiyatro gösterileri için de kullanılan kolezyum, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra pek çok farklı amaçlarla da kullanıldı. Depremler sebebiyle zamanla harabe haline gelen yapı, 2007 yılında Dünyanın Yedi Harikasından biri seçildi. Yapının fotoğrafta görünen güney kısmı dört kat olarak ayakta ancak kuzey kısmı ne yazık ki korunamamış. İçerideki dehlizleri ve geçitleri görmek isterseniz giriş ücretli ve her daim sıra oluyor. Kapıda gladyatör kostümü giyip fotoğraf çektirmek de mümkün.

Kolezyumun hemen yanı başındaki Constantinus Kemeri, Roma Senatosu tarafından MS.321 yılında ilk Hristiyan imparator Constantin adına yaptırılmış. Yan yana bağlantılı üç kemerden oluşuyor.

ROMA FORUMU : Forum Romanum, Forum Magnum olarak da anılır. Kolezyumdan çıkar çıkmaz göreceğiniz bu kent kalıntıları, Antik Roma’nın yaşam merkezidir ve tarihçesi M.Ö. 5.yüzyıla kadar uzanır. Ticaret, adalet ve ibadet merkezi olan bu bölgenin kazım ve ortaya çıkarma çalışmalarına 18.yüzyılda başlanmış, çalışmalar ancak 20.yüzyılda bitirilmiştir. Roma’nın en eski tarihi kalıntılarının bulunduğu bu açık hava müzesi mutlaka görülmeli.

Roma forumuna gelmişken, forumdan 40 metre yukarıda bulunan Palatino Tepesine çıkıp, hem Roma Forumunu hem de şehri panoramik olarak izleyebilirsiniz.

Roma Forumu

PANTHEON : Elimizde harita sokak sokak bu yapıyı ararken, tüm heybetiyle karşımıza çıkan ve nefesimizi kesen heybetli tapınak. M.S 2. yüzyılda imparator Hadrian tarafından yaptırıldığı düşünülen yapı, tüm Tanrıların tapınağı anlamına gelmektedir. İmparatorluğun Hristiyanlığı resmi din ilan etmesiyle içinde bulunan tüm pagan tanrı heykelleri yıktırılmıştır. Yapı ile ilgili en inanılmaz olan ve hala sırrını koruyan nokta kubbe büyüklüğüdür. O dönemde bu denli geniş çapta bir beton kubbenin nasıl bir teknoloji kullanılarak yapıldığı çözülememiştir. Üstelik yapı depremlere rağmen yüzyıllardır yıkılmadan bugüne gelebilmiştir. Panteon’un önünde bulunan ‘fontana del pantheon‘ isimli çeşmenin üzerinde II. Ramses’in dikilitaşı bulunmaktadır.

Pantheon

TREVİ ÇEŞMESİ : Onlarca filme konu olmuş, romantik pozların çekildiği, dilek dilenip suya para atılan meşhur çeşme. Yapımına 1732 yılında başlanılan ve barok mimarinin başarılı örneklerinden biri olan çeşmenin yapımı tam 30 yıl sürmüş. Çeşme üzerindeki birbirinden güzel heykellerin en bilineni deniz tanrısı Neptün’dür. Çeşme içinde her ay binlerce euro para birikmekte ve bu paralar toplanarak hayır kurumu Caritas’a bağışlanmakta. Bu kadar büyük ve görkemli bir çeşmenin küçücük bir meydana yapılması garip bir çelişki gibi gelmişti bana. Mümkünse trevi çeşmesini iğne atsanız yere düşmeyecek gündüz saatlerinde değil de, daha tenha olan ve çeşmenin ışıklandırıldığı akşam saatlerinde ziyaret edin.

Trevi Çeşmesi

İSPANYOL MERDİVENLERİ : Toplam 138 basamaktan oluşan İspanyol Merdivenleri yukarıda bulunan Trinita dei Monti Kilisesi ile aşağıda bulunan İspanyol Meydanı’nı birbirine bağlamak amacıyla inşa edilmiştir. Ancak günümüzde turistlerin basamaklarında oturup İspanyol meydanından gelip geçeni seyrettiği bir anfitiyatro görünümündedir. Gerek gündüz gerek gece her daim insan kaynayan bu lokasyon aynı zamanda önemli bir buluşma noktasıdır. Merdivenlerin çok da bir özelliği olmamakla birlikte İspanyol meydanı ve paralelinde bulunan Dünya markalarına ait lüks dükkanların bulunduğu Via Condotti isimli cadde harikuladedir. Merdivenlerin alt kısmında kayık şeklindeki Fontana della Barcaccia bulunmaktadır.

İspanyol Meydanı ve İspanyol Merdivenleri

CASTEL SANT ANGELO : (kutsal melek kalesi) İsmini baş melek kabul edilen Mikail’den almıştır. M.S 2.yüzyılda Roma İmparatoru Hadrianus tarafından kendisi ve ailesi için anıt mezar olarak yaptırılmıştır. Tiber nehrinin kıyısındaki bu oval yapı, 14.yüzyıldan itibaren papalık tarafından kale ve hapishane olarak kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’da bu kalede 5 yıl esir olarak tutulmuştur. Zigotlar ve Gotların yağmasından nasibini alan yapıda pek çok bronz heykel ve süslemeler yok olmuştur. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

BASİLİCA Dİ SANTA MARİA MAGGİORE : Aynı ismi taşıyan meydanda bulunan dev bir bazilika. Bakire Kutsal Meryem’e adanan ibadethanede hiçbir masraftan kaçılmamış. Mermerler, varaklar ve İspanyol Kraliçesinin Yeni Dünya’dan getirttiği altınlarla bezenmiş tavanlar göz alıcı.

PİAZZA NAVONA : Roma pek çok meydana ev sahipliği yapmakla birlikte kanımca en görkemli meydanı Navona. Oval formdaki meydanın etrafı pek çok tarihi bina ve sarayla çevrili. Sokak ressamları ve cafelerin bulunduğu meydanda iki de muhteşem çeşme bulunuyor. Fontana Dei Quattro Fiumi yani dört nehir çeşmesi meydanda bulunan bir mısır sütununu desteklemesi için Bernini tarafından 1651 yılında yapılan bir çeşme. Meydanın diğer ucundaki Fontana del Moro ise yine Bernini tarafından 1653 yılında yapılan ve ortasında deniz tanrısı Moor’un bir heykelinin bulunduğu çeşme.

Meydanda bulunan Palazzo Pamphilij bugün Brezilya Büyükelçiliği olarak kullanılıyor. Diğer bir saray olan Palazzo Braschi ise Roma Müzesi olarak kullanılıyor. Meydanda Borromi tarafından yapılan Sant’Agnese in Agone Kilisesi de dikkat çekici yapılardan.

PİAZZA VENEZİA: Adını Palazzo Venezia ‘dan alan meydan. Bu meydana asıl ününü veren ise II. Vittorio Emanuelle Abidesi’dir. Altara della Patria (ulusun mihrabı) olarak bilinir. Birleşmiş İtalya Krallığı’nın ilk kralı II.Vittorio Emanuelle adına 1885-1911 yılları arasında yapılmıştır. Roma halkı, saf beyaz mermerden yapılan bu abideyi Roma’nın tarihi dokusuna uygun bulmadıkları için Roma’nın takma dişleri ve düğün pastası adını takmış.

II.Vittorio Emanuelle Abidesi

PİAZZA DEL POPOLO: Halk Meydanı anlamına gelen bu turistik meydan, adını Santa Maria Del Popolo Kilisesinden almıştır. Meydanın tam ortasında Mısır’dan getirilen bir dikilitaş bulunmaktadır. Cafe, restoran ve alışveriş merkezlerinin bulunduğu caddeler ile bu meydan bağlantılıdır. Meydanın yan tarafında ünlü Borghese parkı bulunmaktadır.

VATİKAN : Vatikan Devleti, Roma’da bulunan Hristiyanlığın Katolik mezhebinin resmi yönetim merkezi ve bağımsız bir devlettir. Devlet Başkanı Papa’dır. Nüfusu 1000 kişi civarındadır, etrafı duvarlarla çevrilidir ve her daim kamera sistemi ile izlenmektedir. Vatikan’ın İsviçre Vatandaşı ve Katolik olma şartı olan, 100 kişilik geleneksel giysili sembolik bir ordusu da bulunmaktadır. Bu orduya İsviçreli Muhafızlar denilmektedir. (ana görseldeki fotoğraf)

Vatikan şehri vatandaş olmayan biz ölümlülere yasak iken, sadece bazı bölümleri turistik ziyaretlere açıktır. Castel Sant Angelo ‘nun yanından etrafı tarihi binalarla çevrili uzun ve geniş caddeyi takip ettiğinizde bu cadde sizi doğrudan St. Pietro Meydanına çıkarıyor. Zaten ne caddeyi ne de meydanı görmemek mümkün değil. Büyük usta Bernini tarafından tasarlanan meydan devasa büyüklükte ve sanat eserleriyle dolu. Meydanın orta yerinde Mısır’dan getirmeye doyulmamış dikilitaşlardan biri daha karşılayacak sizi. Arkasında da devasa Aziz Petrus Bazilikasını göreceksiniz.

Aziz Petrus Bazilikası

Aziz Petrus Bazilikası : İnşaatı 16.yüzyılda başlayan bazilikanın yapımı yaklaşık 120 yıl sürmüştür. Bu ihtişamlı bazilika Dünya’nın en büyük kiliselerinden biridir. Turistlere açık nadir mekanlardan biri olan bu bazilikaya girebilmek için 1.5 saat kadar sıra beklemiş olsak da (bunda girişin ücretsiz olmasının da büyük payı var), ihtişamı yorgunluğumuzu unutturdu. Zira binanın uzunluğu 220 metre, yüksekliği ise 137 metre. Bazilikada cam bir fanusun ardında sergilenen Michelangelo’nun henüz 25 yaşındayken yaptığı, çarmıha gerilmiş İsa’yı kucağında taşıyan Meryem heykeli nam-ı diğer Pieta , düşündüğümden çok küçük boyutlarda olmasına karşın, hüzünlü ve etkileyici bir eser. Bu eser Michelangelo’nun imzaladığı tek eseri olmasıyla da önem taşıyor.

Vatikan Müzeleri & Sistina Şapeli : Belvedere Sarayı ve buna zamanla eklenmiş komplekslerden oluşan müzeye giriş ücretli. Aylar öncesinden online bilet alanlar var. Bizim gibi turist Ömer tadında elini kolunu sallayarak gelenler için de ucu bucağı belirsiz giriş kuyrukları var! İtalya seyahatlerimiz esnasında yaşadığım en ilginç olay Vatikan müzesine girişim teşebbüsümüz olmuştu. İki çift sırada çaresizce bekleyip, tüm günümüzü burada kuyrukta mı geçireceğiz diye hayıflanırken, yanımızda siyahi arkadaşlar belirip bize ‘müzeye yarım saat içinde girmek ister misiniz’ diye sordu. Ben Avrupalı vatandaşların kuralcılığını taşıyan bir insan olduğum için ilgilenmedim ancak İstanbul Kapalıçarşı’da yıllarca esnaflık yapmış olan girişken arkadaşımız siyahi kardeşlerle çatır çatır bir pazarlığa girdi. Sonuç itibarıyla Vatikan Müzesinin giriş ücretinden daha yüksek bir ücreti bu kardeşlerin eline saydık. Ben kesin dolandırıldık derken, bir tanesi bizi sıradan çıkardı ve kuyruğun en önüne yürüttü. (kuyruktakiler bize esefle bakarken, ben utanç içindeydim) Girişteki güvenlik memuruna ‘bunlar bizden’ dedi ve bizi içeri soktu. Böylece İtalya’da ufak çapta bir mafya örgütü ile işbirliği yapmış olduk 🙂 Siz bu tür illegal işlere girmeyin ve lütfen biletinizi seyahat tarihinizden önce internetten alıp, 4 euro fazla bedel ödeyip online randevu alın. Linki de sizin için buraya bırakayım. vatikan bilet

Vatikan Müzesi

Vatikan müzeleri birbirine bağlı pek çok kompleksden oluşuyor. Birbirinden farklı rotaları seçmek suretiyle minimum 3 saat, maksimum tam gün içeride vakit geçirebiliyorsunuz. Tercih sizin. Vatikan müzesinin en önemli ve en çok görülmek istenen bölümü şüphesiz Sistina Şapeli. Fresklerle bezeli şapelde en ilgi çekici bölüm Michalengelo’nun eseri olan tavan freskleri. Ancak ne yazık ki içeriye öyle kalabalık bir grup içinde giriliyor ve müze görevlileri sessiz olma konusunda öyle çok uyarı yapıyor ki, insan aceleden ve şaşkınlıktan detaylı bir inceleme yapma fırsatı bulamıyor. Fotoğraf çekmek zaten yasak.

Vatikan’da çok ziyaret edilen belli başlı müzeler Goblenler Galerisi, Haritalar Müzesi, Pio Clementino Müzesi, Etrüskler Müzesi, Pio Cristiano Müzesi, Mısır Müzesi, Çağdaş Dini Sanatlar Müzesi, Raphael Odaları, Candelabra Galerisi, Vatikan Resim Galerisi sayılabilir. Vatikan ayrı bir blog yazısını hak edecek kadar çok ve etkileyici esere sahip. Ancak bu benim uzmanlık alanım değil, Size Vatikan’ı detaylı anlatan harika bir yazı dizisi bırakıyorum, okumanızı öneririm. Vatikan Müzesi

Şüphesiz Roma bu kadar değil. Çok ana hatlarıyla bahsetmeye çalıştığım Roma’yı sokak sokak gezin, daha ne sanat eserleriyle karşılaşacaksınız. Roma’ya gelmişken iki şahane kasabaya uğramamak büyük kayıp olur. Bunlardan biri Castel Gandolfo, diğeri ise Nemi.

CASTEL GANDOLFO : Papanın yaz aylarında ziyaret ettiği Castel Gandolfo Papalık Sarayı’nın bulunduğu kasaba, Albano gölü kıyısında kurulmuş. Göl etrafındaki birbirinden güzel yazlık evler ve villaların bulunduğu bu yemyeşil kasaba, Papalık Sarayının 2016 yılında müze haline getirilmesiyle daha da çok ilgi görür olmuş. (The New Pope filminde sarayı ve kasabayı detaylı olarak görebilirsiniz.) Kasabada yürüyüş yapabilir, papalık sarayını ve saray bahçelerini ziyaret edebilir, göl kıyısındaki restoran ve cafelerde keyifli bir yemek yiyebilirsiniz.

Castel Gandolfo

NEMİ : Çilek kokulu köy olarak adlandırabileceğim Nemi, aynı adı taşıyan gölün yamaçlarında kurulmuş Dünya güzeli bir kasaba. Yüzölçümü oldukça küçük olmasına rağmen, ben de büyük tesir bırakan bir yer oldu. Dağ çileğiyle ünlü yerleşimde çilek sadece meyve olarak değil, turta, reçel, likör gibi aklınıza gelebilecek pek çok haliyle satılıyor. Manzara eşliğinde çilekli turta yemeği unutmayın. Gitmişken porçini mantarlarına da göz atın. Fiyatları astronomik ama en azından görmedik demezsiniz 🙂

Nemi

Bu iki köye en kolay ulaşım araç kiralamak, aksi halde aktarma yapmanız gerekecek. Zaten gün içinde iki üç sefer var. Köylerin arası yarım saat. Araç kiralarsanız yarım günlük bir geziyle bu iki şahane köyü de görmüş olursunuz. Vakit kaldı başka ne yapalım derseniz alışveriş için çok şık, çok ferah bir yarı açık outlet köyü önereceğim.

Nemi

CASTEL ROMANO DESİGNER OUTLET : Castel Romano arabayla şehir merkezine 30 dakika mesafede. Aracınız yoksa Roma Termini Tren İstasyonundan günün belli saatlerinde ücretli servisleri var. Tanınmış Dünya markalarının yanı sıra Türkiye’de çok bilinmemekle birlikte İtalya’nın çok sevilen markalarının da mağazaları var. Geniş meydanlar, şık peyzaj alanları ve adım başı cafe ve restoranlarıyla keyifli vakit geçirebileceğiniz büyük bir outlet burası.

Benim gibi sizde İtalya aşığı iseniz bu linklere de göz atabilirsiniz;

Floransa – Rönesansın doğum yeri

Lombardia Bölgesi İtalya

Kanallar Şehri Venedik

Toskana Rüyası 

Romeo&Juliet’in şehri Verona

Kızıl şehir Bologna

Napoli – Pompei

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s