Hemen hemen her Türk’ün balayı rüyasıdır ya Maldivler, biz o rüyayı evliliğimizin 19.yılında, Covid salgını Dünya’yı ve bilhassa Türkiye’yi kasıp kavururken yaşadık ve belki de bu yüzden bizim için unutulmaz bir deneyim oldu.
Bir seneyi aşkın bir süredir biz de herkes gibi tükenmişlik yaşamaya başlamıştık. Yurt dışına gidemiyorduk, yurt içinde de tedirgin ve sıkışmış bir hayat yaşıyorduk. Nereye gidebiliriz diye çok düşünmüş ama bir çözüm bulamamıştım. Bir gün eşim ‘haydi Maldivlere gidelim’ dedi. Yıllardır düşünüp, vazgeçtiğimiz bir seçenekti. ”Büyük bir bütçe ayırmamız gerekiyordu, çocuklar küçüktü ve uzun süreli tatiller yapamıyorduk, aktarmalı uçuşlara karşı alerjimiz vardı, küçücük adalarda sıkılır mıydık?” Araştırma yapmaya başlayınca bu soru işaretlerinin hepsi bir anda çözüldü. Şöyle ki eşimin önerisi sonrası karar vermemiz ve tatili organize etmemiz toplam dört gün sürdü. Sonrasında da bir hafta içinde (Nisan 2021) Maldivlere uçtuk.
İlk adım hızlı karar vermek oldu. Bu konuda zorlanmadık çünkü en büyük kararları bile çok kısa sürede veren bir yapıya sahibiz. Hemen ilk arama motorundan seyahat acentesi bulmak oldu. Daha önce hiç bilmediğim ama sadece Maldivlere tur düzenleyen bir şirket buldum. Sahibi yıllarca Maldivler tur rehberliği yapmıştı ve bu konuda deneyimliydi. Üstelik kişiye özel butik organizasyonlar yapıyor olmaları da bizim için önemliydi. Zira fazla vaktimiz yoktu, ramazan gelmeden ve muson sezonu başlamadan gitmek istiyorduk. haydimaldivlere.com seyahat acentesi ile hemen iletişime geçtik. Aldığımız ilk güzel haber, Türk Hava Yolları’nın bir süredir Maldivlerin başkenti Male’ye direkt uçuşlarının bulunduğu oldu. Böylece Dubai ya da Doha’dan aktarmalı uçuş eziyetini çekmeyecektik ki bu bize en az dört-beş saat vakit kazandıracaktı. İkincisi ise covid salgını sebebiyle Maldivlerde de turizm bakımından durgunluk vardı ve oteller %30 ila %40 oranında indirimliydi. Üçüncüsü Maldivlere girmeden 72 saat içinde pcr testi yaptıracak ve bir de online form dolduracaktık, dönüşte de otelde pcr testi yaptıracak ve online iki form dolduracaktık, prosedürün hepsi buydu.

Öncelikle otel seçimini yaptık. Acentenin listesindeki tüm otellerin web sitelerini inceleyip, seçenekleri dörde düşürdüm. Seyahat danışmanımız da kendi önerilerini sundu. Daha çok Sun Siyam grubunun üç oteli üzerinde durdu. Hem hizmet kalitesi bakımından hem de ulaşım bakımından avantajlı olduğunu söyledi. Zira Male’ye vardıktan sonra otellere ulaşmanın üç yolu var. Biri deniz motoru, diğeri deniz uçağı, son seçenek ise iç hatlar uçuşu. Deniz motoru ve deniz uçağı Male’ye yakın mesafedeki adalar için pratik ve vakit kazandıran bir seçim. Ancak ben oda seçenekleri ve fiyat kıyaslaması üzerinde durunca Mercure Maldives Kooddoo Resort oteli tercih ettim. Çünkü diğer otellerin kumsal bungalovu fiyatına, havuzlu kumsal bungalov ve su üzeri villa kiralayabiliyordum. Kumsal bungalovların birbirinden bağımsız ve yeşillikler içinde olması ve dekorasyonu da beni bu seçimi yapmaya itti. Tek sıkıntı iç hatlar uçuşuydu. Sanırım bu sebeple iki saat vakit kaybettik ama odaları görünce değdi.

Oteli seçtikten sonra uçak saatlerini inceledik. Bazı günler direkt uçuş olmuyor. Gece uçuşu yapabileceğimiz saatleri seçtik. Giderken 01.50, dönerken de 23.15 saatleri çok avantajlı oldu zira hem uçuşu uyuyarak geçirdik hem de gün kaybı yaşamadık. İstanbul Havaalanından Velana Havaalanına direkt uçuş sekiz saat sürüyor. Sonrasında da ilgili otelin görevlileri sizi karşılayıp, otelinize transferinizi gerçekleştiriyor.
Seyahat acentesine Amerikan Doları kuru üzerinden otel ve uçak bedelini havale yaparak gönderdik. Akabinde voucher ve uçak biletleri mail olarak geldi. Otele gidiş dönüş tüm transferler, Maldivler vergileri, seyahat sigortası ve asistanlık hizmetleri de bu bedelin içinde. Seyahate çıkmadan 72 saat içinde de özel bir sağlık kurumunda pcr testimizi yaptırdık. Tatil amaçlı olduğunu söyleyip, hem Türkçe hem de İngilizce olarak ikişer çıktı aldık. Seyahatte 24 saat kala ise, Maldivler’e giriş formunu online olarak doldurup, pcr testimizin sonucunu da forma yükledik. (imuga.immigration.gov.mv) Pcr testi sonuçlarını yanımıza da aldık çünkü Male’ye girerken bu test sonuçlarına yeniden baktılar. Dönüşümüze 24 saat kala yine aynı formu bu kez dönüş kısmını işaretleyerek doldurduk. Otele giriş yaptığımızda dönüş için covid testi isteyip istemediğimizi sordular. İstediğimiz tarihi bildirdik, otelde dönüşümüze 48 saat kala pcr testimiz yapıldı ve sonucu 24 saat içinde form olarak tarafımıza verildi. En üzücü kısmı otelde 200 dolar ödediğimiz bu pcr testlerine dönüşte kimsenin bakmaması oldu. Ülkemizin bu konudaki ehemmiyetsizliği bizi üzdü. Dönüşte Türkiye Cumhuriyeti’nin doldurulmasını istediği bir form var. register.health.gov.tr adresinden online olarak bu formu doldurduk. Tüm formların onay sayfasının ekran görüntüsünü almak önemli. Lütfen bunu ihmal etmeyin. Bir de Türkiye giriş formunda kimlik cüzdanı bilgileri soruluyor. Mağdur olmamak için telefon ekranınıza kimlik cüzdanınızın bir fotoğrafını çekip eklemeniz gerekiyor. Tüm prosedür bu kadar. Bundan sonrası keyif ve dinlenme…

Maldiv Cumhuriyeti 1200 adadan oluşan bir ada devlet. Adaların 281 tanesinde yerleşim bulunmakta, diğer adalar halen kullanılmamakta. Yerleşim bulunan adaların 86 tanesi otel, diğerleri Maldiv halkı tarafından yerleşim olarak kullanılıyor. Maldivler, Hindistan ve Sri Lanka’nın güneyinde, Hint Okyanusunda konumlanmış. Halkı Hint-Aryan asıllı. Zamanında Sri Lanka’dan gelip yerleşen bir halk. Konuştukları dil Hint lehçelerinden bir tanesi. Zaten kültürleri çok büyük benzerlik arzediyor. Halkın %97’si müslüman. İngilizce de resmi dil olarak geçerli olduğu için, tüm halk İngilizce biliyor. Tek sıkıntı aksan sorunu. İngilizceyi Hint aksanı ile konuştukları için bazen anlamak zor oluyor.
Adaların küresel ısınma sebebiyle önümüzdeki yüzyıl içinde sulara gömüleceği öngörülüyor. Bu nedenle 2005 yılında Avustralya hükümeti, Maldiv halkına sığınma hakkı tanımış. Adalarda tropikal iklim hüküm sürüyor. Hava sıcaklığı tüm yıl 28-32 derece arasında seyrediyor. Hava da hafif bir nem olsa da, hiç bitmeyen tatlı bir meltem esintisi olduğu için hava bizi hiç bunaltmadı. Ayrıca her gün alerji için ilaç içen bir insan olarak adaların ikliminde burnum bile akmadı, hiç ilaç kullanmadım. Maldivlerde Muson dönemi denilen yağmurlu bir dönem var. Genellikle haziran temmuz ayları yağışlı geçiyormuş. Ancak her dönemde aniden yağmur yağma olasılığı varmış. Genellikle kısa geçişler oluyormuş. Çalışanların söylediğine göre mart ayının iki haftası yağışlı geçmiş ve sular yükselmiş. Hangi mevsimde nasıl bir havaya denk geleceğiniz biraz da şansa kalmış.
Atol adalarının etrafı bembeyaz kumsallarla çevrili. Denizin rengi bildiğiniz cam göbeği. Adaların çoğu sık tropikal ağaçlarla bezeli. Bilhassa hindistan cevizi ağaçları ağırlıkta. Mercan kayalıkları pek çok çeşit su canlısına yuva olmuş. Bu nedenle denizin altı üstünden daha zengin ve etkileyici. Kısacası Maldivler bir yeryüzü cenneti…

İlk gün öğle saatlerinde Male’ye vardık. Uçaktan gördüğüm kadarıyla Male büyükçe bir ada. Adanın her bir metrekaresine bir bina sığdırılmış. Velana Uluslararası Havaalanı ise Male’nin hemen bitişiğinde Male’den daha büyük bir ada. Her iki ada kazıklarla güçlendirilmiş uzun bir köprü ile birbirine bağlı. Havaalanı görevlileri biraz yavaş. Öyle ki dönüşte bize neredeyse uçağı kaçırtıyorlardı. Çıkışta her otelin bir görevlisi, ellerinde pankartlarla misafirleri karşılıyor. Biz bir uçuş daha yapacağımız için öncelikle iç hatlara gidip valizlerimizi teslim ettik. Ardından görevli bizi lounge’da bir saat kadar misafir etti. Sonrasında da yaklaşık bir saatlik bir uçuşla adamıza vardık. Kaldığımız Mercure Otel, havaalanının bulunduğu Kooddoo adasında olduğu için, uçaktan iner inmez bindiğimiz shuttle ile beş dakikada otelimizdeydik. Adada havaalanı olmasına rağmen, ağaçlar tüm sesi perdeliyor ve otelde rahatsız edici bir ses olmuyor.
Maldiv otellerinde iki tür oda var. Sahil villası (beach bungalow) ve su üzeri villa (water bungalow). Bu villaların tercihe ve bütçeye göre havuzlu olanları da var. Biz her ikisini de deneyimlemek için tatilimizin yarısını sahil villasında, yarısını da su üzeri villa da geçirdik. Su üzeri villalar denizin üzerine çakılan kazıklar üzerine inşa edilmiş. Bu villalara güvenlik sebebiyle 12 yaş altı çocuk kabul edilmiyor. Sahil villasında denize kumsaldan giriyor, su üzeri villada da odanın önündeki size özel balkondan giriyorsunuz. Sahil villaları tabiatın tamamen içinde olduğu için ben daha çok sevmiş olsam da, su üzeri villada kalınca da deniz altını keşfettik. Çünkü mercan kayalıkları ve haliyle deniz canlılarının büyük kısmına su üzeri villalarda kalınca ulaşmak çok daha kolay.

Maldivlerde kıyafete pek ihtiyaç yok ama deniz ayakkabısı, güneş kremi ve şnorkel şart. Bunun yanı sıra bir su altı kamera edinmek çok faydalı olur ki gezimizle ilgili tek pişmanlığım bu hususta oldu. Deniz altındaki rengarenk dünyayı fotoğraflayamadığım için çok üzüldüm. Deniz suyu ısısı oldukça yüksek ve su fazla tuzlu değil. Bu nedenle her gün saatlerce şnorkel yapabildik. Mercan kayalıkları muazzam. Rengarenk mercanlar arasında salınan turuncu, kırmızı, mavi, mor, yeşil, pembe tonlarındaki yüzlerce balık aklınızı başınızdan alıyor. Her birinin renkleri akrilik boya ile boyanmışcasına canlı ve parlak. En güzeli de scuba diving yapmadan, sadece şnorkelle deniz altını gözlemleyebiliyorsunuz. Deniz oldukça sığ, bu nedenle mercan kayalarına sürtünüp yaralanmamak için gayret sarfetmek gerekiyor. Benim için en heyecan verici deneyim ise, vatoz, fulya balığı, köpekbalığı gibi deniz canlıları ile birlikte yüzmek oldu. Aslında burada bir parantez açmak istiyorum. Bu tür büyük deniz canlılarından çekinenler tatil için tropikal adaları tercih etmemeli. Çünkü her dalışımızda mutlaka yavru bir köpekbalığı etrafımızda çember çizdi (kulağa ürkütücü geliyor ama bu bölgedeki köpekbalıkları saldırgan değil) , bir fulya balığı eteklerini sallayarak yanımızdan geçti, bir vatoz kumda saklandığı yerden çıktı, bir müren balığı kayaların arasından ağzını aça kapaya bize baktı, dev deniz böcekleri kayaların altına saklandı. Bu canlılarla karşılaşmak bir tesadüf değil, her gün yaşanan bir rutin. Bunu bilerek gitmekte fayda var.

Bir de karada yaşayan canlılardan söz etmeliyim. Her an her yerden çıkan minik kertenkeleler zararsız. İnsan görünce hemen kaçıyorlar lakin odanıza girmeyeceklerinin bir garantisi yok:) Sahilde yürürken minik onlarca beyaz yengeç sağa sola kaçışıyor. Bazıları da deniz kabuklarının içine girip, villanızın bahçesine masum ziyaretler yapıyor. Beni tek rahatsız eden canlı ise karıncalar oldu. Bu minik ve ısrarcı arkadaşlar diş fırçanızın üzerinde, bacağınızda ya da sonra yerim diye kenara koyduğunuz sandviçinizin üstünde belirebiliyorlar. Arada bir etinize ufak ısırıklar da bıraktıkları oluyor 🙂 Başkaca rahatsız edici haşere, böcek vs. yok. En büyük kabusum olan sivrisineklere ise hiç rastlamadım.
Dalış merkezinin düzenlediği kaplumbağa şnorkeli aktivitesine katıldık bir gün. Bir tekne dolusu otel misafiri, adanın arka sahiline giderek bize verilen palet ve şnorkelle dalış yaptık. Kaplumbağa görme şansımızın %50 olduğu söylendi. Şanslıydık ki üç dört kaplumbağa gördük. Oldukça büyük boylardaki bu sevimli canlılarla birlikte yüzmek keyifli bir deneyim oldu.

Kooddoo adası büyükçe bir ada. Kaldığımız Mercure otel dışında, adanın arka tarafında bir havaalanı ve bir de tersane var. Ancak otel dışına çıkmaya izin yok zaten dışarıda başka bir tesiste yok. Otelin bir ana restoranı dışında bir alacarte (rezervasyonlu) restoranı, havuz bar ve su üzerinde yer alan vistas lounge bar olmak üzere iki barı var. Alacarte restoranda bir akşam yemek yedik ancak servis fazlaca yavaştı. Ana restoran açık büfe hizmet veriyor. Biz all inclusive – herşey dahil- konseptinde konakladık. Üç öğün Alita restoranda yemek yedik. Akşam üzerleri de havuz bardaki hafif atıştırmalıklardan faydalandık. Yemek konusunda hiç sıkıntı çekmediğimizi hatta yemeklerden çok keyif aldığımızı söylemeliyim. Evet zeytinyağı, tereyağı yok. Onun yerine palmiye yağı, hindistan cevizi yağı kullanıyorlar. Baştan biraz yadırgadıysak da çabuk alıştık. Yemekler de tıpkı Hintliler gibi bolca baharat ve acı sos kullanıyorlar. Balık ve deniz ürünleri her daim bulunuyor. Sabah kahvaltısında bile balık çorbası oluyor örneğin 🙂 Tropik meyveler ile sunumu çok şık salatalar yapıyorlar. Omletlere bilmediğimiz lezzetli yapraklar ekliyorlar. Soslu tavukları şahane. Sığır ve kuzu eti konusunda sıkıntı var sadece. Sri Lanka’dan gelen etler sert ve lezzetsiz. Ancak balık ve deniz ürünleri, piliç eti, hamur işleri ve tropik meyvelerle şahane öğünler yedik. Şef Filipinli olduğu için Pan-Asya mutfağını da tatma fırsatı bulduk ki biz zaten çok severiz. Bir de tatlılardan bahsetmeden geçemeyeceğim. Ben tatlıya düşkün değilimdir ama kendimi tatlı büfesinin önünden alamadım. Minik kaplara öyle özenli, öyle lezzetli tatlılar koyuyorlar ki, zaten görünümlerine kapılıyorsunuz. Tatları da bir o kadar güzel, hafif ve her biri meyve içeriyor.

Çocuklar için uygun bir yer mi konusuna da değinmek istiyorum. Eğer Avrupalı bir ailenin yetiştirdiği çocuktan bahsediyorsak cevabım belki evet olabilir. Onlar daha sakin, durağan bir hayata alışkın, üstelik sıcak denizlere ulaşıp güneşten faydalanmayı büyük nimet olarak görüyorlar. Ama üç tarafı denizle çevrili, dört mevsimi yaşayan, yazları Bodrum ve Antalya’daki su kaydıraklı tatil köylerinde geçirme imkanı olan büyük şehir çocukları, bu sakin inziva yerde pek de mutlu olmayabilir. Zira Maldivler otellerinde küçük yaş çocuklar için kids club dışında uygun bir aktivite yok. Şayet kendi çocuklarımı götürmüş olsaydım akşama kadar internet ile haşır neşir olup, deniz canlılarından korkup denize girmeyeceklerini, yine mi balık var diye yemeklerden şikayet edeceklerini, börtü böcekten rahatsız olacaklarını tahayyül edebiliyorum 🙂
Covid konusunda en az riskli yerlerden biri Maldivler. Otelde hijyene önem veriliyor. Personel her daim maskeli. İzinleri sona erip otele döndüklerinde personele yeniden pcr testi yapılıyor. Konuklar genelde kendi bungalovlarında vakit geçirdiği için, pek fazla kişiyle temas etmiyorsunuz. Tek risk havaalanı ve uçak. Korunaklı bir maske ve siperlik edinip, sekiz on saat çıkarmamaya tahammül edebilirseniz sıkıntı yaşama riskiniz düşük.
Maldivler halkı çok sıcakkanlı. Otel personeli güleryüzlü ve çok konuşkan. Her türlü probleminizi nazikçe çözüyorlar. Bir haftalık konaklamamızda pek çok Maldivli arkadaş edindik.
Eğer maddi olanağınız varsa gerisini hiç düşünmeyin. Pandemi günlerinde eşinizi, nişanlınızı, sevgilinizi alıp mutlaka Maldivlere gidin. Geriye dönüp baktığınızda ‘iyi ki’ diyeceğinizden eminim.