HOLLANDA’DA NELER YEDİK?

Hollanda zengin mutfağı olan bir ülke değil. Bunda soğuk iklimin ya da Hollandalıların yüzyıllar boyunca su altında bataklık haline gelmiş toprakları ile uğraşmasının da etkisi olabilir, mutfak kültürleri et, lahana, çiğ balık üçgeninde sürüp gidiyor. Kanımca Hollandalılar biz Türkler gibi yemeye içmeye fazlaca düşkün değil. 1.80 ortalamasında boylarına ilaveten dal gibi incecik fizikleri insana biraz ipucu veriyor haliyle. Tabii fiziklerinin güzel oluşunda her gün ortalama 20 km. bisiklet sürmelerinin de etkisi var 🙂 Neyse konumuza dönecek olursak, bu Hollandalı güzel fizikli, zarif kardeşlerimizin zengin mutfağı olmasa da yapımını çok iyi başardıkları bir çok mamül var. Zira İtalya’dan sonra en çok gıda ürününü Hollanda’dan getirdim ben. Mutfakları yok deyip silip atmak haksızlık olur kanaatindeyim.

Bilinen en meşhur imalatları peynir tabii ki. Adım başı sarı kağıtlara sarılmış, tekerlek peynirlerle dolu şık dükkanlar ve imalathaneler var Hollanda’da. Hepsinde mutlaka tadım yapılıyor. Bazıları peynirin yanında kıtır kıtır tuzlu krakerler, çeşitli soslarla sunum yapıyor. Her köşede bir peynirci varken, ‘ben Hollanda’da peynir yemedim’ diyen varsa şaşarım. Biz bu konuda pek de örgütlü olmamamıza rağmen, yine de üç ayrı dükkanda tadım yaptık. Bu dükkanların biri Volendam’daydı. Cheese Factory Volendam adlı bu işletmede peynir üretimini sembolik anlatan küçük bir müze bölümünden sonra, çeşit çeşit peynirin bulunduğu tadım yapılan kısıma, sonrasında peynir imalatını bizzat anlatan ve kısa bir sunum yapılan show-business kısmına, son olarak da satış yapılan market bölümüne geçiyorsunuz. (Ne yazık ki tadım yaptığımız bu güzel imalathaneden ‘biz bi arkadaşlara bakacaktık’ deyip, peynir almadan çıktık. Beğenmediğimizden mi? Hayır, o anda taşımak zor geldiğinden:)

IMG_7882a.jpg
Cheese Factory Volendam

Vicdan azabı ağır bastı ki, bir sonraki durağımız olan Marken’de butik bir dükkanda iri iri dilimlerle yine tadım yapıp (yanına da beyaz şarap verseler ne güzel olur) iki çeşit peynir satın aldık. Sonra hızımızı alamayıp ertesi gün de Zaanse Schans kasabasında Henri Willig Cheese Farm Store ‘da bol bol tadım yaptık 🙂 Bu turistik kasabanın fazlaca turistik satış mağazasında önce Henri amca ve eşi olan güzel yengenin peynir yapımı esnasında çekilmiş eski siyah beyaz fotoğraflarını görüyorsunuz. Yerel kıyafetler ve bozulmamış bakımlı saçları ile Willig yenge bu fotoğrafların sonradan pazarlama amaçlı çekildiğini haykırıyor olsa da, siz bir kere ara gazı aldınız, hemencecik ne satın alayım diye aranmaya başlıyorsunuz. Bir önceki gün peynir aldığımız için, yengenin hatrı kalmasın diye iki kavanoz hardal alıp çıkıyoruz 🙂 Şaka bir yana, hardal ‘ben doğalım’ diye haykırıyor. O kadar lezzetli ki, bir kavanoz yetmez, bulmuşken iki tane alalım diyoruz. Aklınızda bulunsun, peynirler ne kadar doğal ve lezzetli ise, peynirle birlikte sunulan soslar da bir o kadar doğal ve lezzetli.

Peynir çeşitleri saymakla bitmez. En bilineni ismini Gouda şehrinden alan Gouda peyniri. Hafif yağlı ve oldukça lezzetli bir peynir. Yine ismini Edam kasabasından alan Edam peyniri var ki hem tatlı, hem tuzlu olmasıyla biliniyor. İsmini Delft şehrinden alan Delft peyniri ise küflü peynir sevenlerin tercihi. Belli aralıklarla peynir içine ince borular sokularak test edilen Maasdam peyniri de, bu testler sonucunda içinde iri delikler açılan tereyağ aromalı biraz ağır bir peynir. İçi kimyonlu Leidse peynirini Türkiye’de de bazı yerlerde bulmak mümkün. Tatlımsı bir peynir olan Leerdammer peynirinin 3-12 ay yaşlanmış çeşitleri var. Bunun dışında Hollandalıların ezber bozan çeşitte peyniri var. Biberli peynir, hardallı peynir, pestolu peynir, sarımsaklı peynir (pesto ve sarımsak favorilerim) en bilinenleri. Henri Willig’ de hindistan cevizlisini bile gördüm.

Hollandalıların bu ülkeye özgü şahane karamelli waffle’ları var. Stroop waffle deniyor. Marketlerde bile satılıyor. Bir kaç marka denedik . Üstelik 3 euro gibi fiyatlarla satılıyor. Mutlaka valizinize bir iki paket koyun. Volendam’da Poffertjes adlı mekanda sıcak waffle ve sıcak pancake denedik. Üzerine Brugge’de yaptığım gibi sadece pudra şekeri döktürdüm. Tatlı düşkünü olmamama rağmen, tadını unutamıyorum.

IMG_7879a.jpg
Volendam’da çeşit çeşit waffle’lar

Zaanse Shans’ta duyduğum çikolata kokusuna müteakip, bu bölgenin sıcak çikolata konusunda iddialı olduklarını öğrendim. Paketli sattıkları gibi, orada yapıp hemen de servis ediyorlar. Çikolata demişken, Hollanda da çikolata konusunda da İsviçre, Belçika kadar olmasa da iddialı. Amsterdam’da çikolata imalatı yapan fabrikalar var.

Anlatırken bile içim dönse de, mutlaka seveni vardır, bahsetmeden olmaz. Hollandalılar Kuzey denizine özgü ringa balığını tuzlanmış, çiğ haliyle tüketmeyi çok seviyorlar. İçine doğranmış çiğ soğan ve turşu koyup, ekmek arası yiyiyorlar. Adına da Herring diyorlar. Sadece bu değil, çiğ balığın ve çiğ deniz ürününün feriştahını tüketiyorlar. Ben çiğ karidesi bile yiyemedim. Zira bu bünye en fazla lakerdaya ayarlı. Benim dişime göre ürünleri de var. Mesela midye salatası, ahtapot salatası veya fish&chips tarzı kızartılan balık ve deniz ürünleri… Hemen hepsini ekmek arası yapıyorlar. Bu tür yiyecekler bir sahil kasabası olan Volendam’da çokça satılıyor.

IMG_7880a.jpg
Çiğ deniz ürünleri

Dişime en uygun yerel gıda bitterballen oldu Hollanda’da. İçi et dolgulu bu yuvarlak ve kızartılmış sıcak toplar, aperatif niyetine özellikle biranın yanında çok iyi gidiyor.  Sığır etli olanı Marken’de ‘Land en Zeezicht’ adlı cafede,  karidesli versiyonunu da Amsterdam’da ‘Cafe De Paris’de denedim. İkisini de çok beğendim.

8752CD73-29A2-42E7-AC3B-9258D45D7ADC
Land en Zeezicht – bitterballen

Bira demişken, bira konusunda oldukça iddialı Hollanda. En bilinen bira markaları Amstel ve Heineken. Bir pub’a oturup bira isterseniz, biz de nasıl sormadan Efes veya Tuborg getiriyorlarsa , orada da Amstel ve Heineken getiriyorlar. İçimi güzel olsa da Türkiye’de de bulunabildiği için ve bana çok da cazip gelmediği için tercih etmedim. Onun yerine lokal biranız ne ise onu getirin dedim ve harika biralar tattım. Bunun haricinde cin-tonikleri de oldukça ünlüymüş Hollanda’nın. Pek sevmesem de ünlü diye sipariş ettiğim bu meretten ne yazık ki yine bir şey anlamadım.

B20EE87E-1F81-43E3-825E-14A10C0CD6E5

Çok sevdiğim şeylerden biri de bol sığır ve kuzu eti tüketmeleri oldu.  Memlekette her yer su olunca, otlaklar da uçsuz bucaksız haliyle. Mutlu besili inekler ve koyunlar otlayarak salınıyor, etler de bu sebeple çok lezzetli oluyor. Üstelik Avrupa’nın pek çok yerinde, istenmeyen ot burnunun dibinde çıkarmış misali  her yerde karşımıza çıkan domuz eti çeşitleri (salam, sucuk, pastırma, çevirme, kelle vs.) Hollanda’da hiç karşımıza çıkmadı. Restoranlarda menülerin çoğu sığır eti, azı domuz eti. Pirzolasından, hamburgerine, köftesine kadar bolca sığır tükettik. Bu nedenle gastronomi açısından da Hollanda gezisi ziyadesiyle memnun etti  bizi. Restoranları aşağıda paylaştım. Not almayı unutmayın.

Hollanda’da mutfak kültürü zayıf olsa da, ülkede yaşayan 72 millet (o lafın gelişi, aslen 195 milletmiş!) sayesinde Dünya mutfağının çeşitli örneklerini ülkede bulmak mümkün. Dolayısıyla açlık çekmediğiniz gibi, tek düze yemek düzeninden de kurtuluyorsunuz.

Thrill Grill Haarlem : Sığır etinin lezzetini ve hamburger konusunda iddialı olduklarını önceden araştırıp öğrenmiştik. Niyetimiz Amsterdam’da hamburger yemekti, fırsat olmadı. Haarlem’de burger consepti görünce hemen atladık tabii ki. Zaten ana dükkan Amsterdam’daymış. Haarlem şube imiş. Yer süper, hemen ‘old center’ın göbeğinde. Gerek eti, gerek sosu gayet başarılı olan bu hamburgerin yanına bir de patates kızartması söyleyip, yemeği taçlandırdık. The classic beef thriller ve peruvian beef thriller söyledik. İkisi de çok çok başarılıydı. Burger fiyatları standart. Hepsi 9.50 euro. Yanına söylediğimiz patates kızartması da 3.50 euro. Hollanda’da mutlaka burger deneyin.

3C73526E-51E5-4CA7-B20A-7E265FE0F3C0
Thrill Grill

Lombardo’s : Amsterdam’ın en iyi hamburgercisi diye duydum. Zaten sloganları da bu. Oldukça iddialılar. Sığır bizim işimiz diyorlar. Rezervasyon kabul etmiyorlar.

The Butcher : Amsterdam’daki en iyi ikinci burger mekanı imiş. Berlin ve İbiza’da da şubeleri var. Deneyin, bana da bildirin, kim birinci, kim ikinci imiş?

La Perla : Bu işletme de Amsterdam’ın en iyi pizzasını sunuyormuş. Pizza sever olarak hemen gidip denedik. Ancak stratejik bir hata yaparak, rezervasyon yaptırmadan gittik. Hafta içi olmasına rağmen mekan tıklım tıklımdı. Alkol servis edilen dükkanın hemen karşısında, pizza fırınının bulunduğu, ayak üstü alkol servisi yapılmayan bir dükkan daha var. Biz bu ikinci dükkanda kendimize yer bulduk. Odun ateşinde pişen pizza hem gevrek, hem de ince hamurdu. Gayet lezzetliydi. Fiyatlar da uygun. En pahalı pizza 14 euro civarında. (lütfen fiyatları bizim kur ile çarpmayın, yoksa aç kalırsınız 😦  )

179550D0-F396-4A09-8B0F-E4F7E0F378FE
La Perla

De Italiaan : İtalyan restoranlarına doyamadık, bir gün de öğlen gittik. Bu İtalyan restoranı Amsterdam’da gördüğüm en güzel caddelerden birinin üzerinde. Lokantanın içi çok şık ancak sokaktaki masalarda yemek daha keyifli. Pizza ve makarna söyledik. Makarna domates, mozzarella ve fesleğen soslu idi. Gayet hafif, lezzetli olan bu makarnanın tabağı 14 euro. Pizzaların fiyatları da 15-19 euro civarında. Lezzet olaral La Perla’dan pek de farklı değil. Bonus olarak harika bir ortam var. Saat 16.00 – 17.30 arası mekan çalışmıyor.

Wurst & Schnitzelhaus : Şinitzel sever bir kişi olarak, ilk işaretlediğim lokanta idi ama gitmek kısmet olmadı. 10 numara Alman şinitzeli yapıyorlarmış. Yanına da octoberfest birası ile şahane gidermiş. Rezervasyon için gittik, henüz açılmamıştı, akşam başka yerde yiyip şehre döndük. İçimde kaldı. Mekan tren istasyonunun içinde. Dışarıda yeni-modern şehre bakan manzaralı masaları var. Mümkünse oradan yer ayırtın.

Cafe de Klos : Ete doyacağınız mekan! Lamb shoulder söyledik, bu güzelim kuzuyu iki kişi doyum tokum yedik. Yanında garnitürünü, fırınlanmış patatesini de getiriyorlar. Kaburgası da meşhur ve kallavi büyüklükte. Ancak domuz eti olduğunu belirtmem gerekiyor. Mekan küçük, rezervasyon da kabul etmiyor. Bu nedenle restoranın karşısındaki barda (yer açılırsa tabii) takılıp, sıranızı beklemeniz gerekiyor. Müsait olunca görevli sizi alıp masanıza oturtuyor. İşletmeciler müdanasız hatta biraz laubali tipler. Takılmayın, servis hızlı. Yemeğinize odaklanın ve etinize gömülün 🙂

iphone photos 189.JPG
Cafe de Klos – Kuzu kol

The Seafood Bar : Brugge ‘de tencere içinde soslu midyeler yemiştik. Aynısını yeriz ümidiyle Amsterdam’da üç, Utrecht ‘de bir dükkanı olan bu yerel zincire koşa koşa gittik. Bizim gittiğimiz mekan, Van Baerlestraat 5 üzerinde büyük bir restoran ve rezervasyon almıyor. Öyle aç ve çaresizdik ki, tıklım tıklım dolu restoranda yer bulunca çocuklar gibi sevindik. Midye çeşidi sadece iki tane. Tencerelerin büyük olduğunu bildiğimiz için dört kişi için üç tencere midye sipariş ettik. Sonuç: Brugge ‘deki Breydel De Coninc ‘de yediğimiz midyelerin yanından geçemez. İlk önce burada yeseydik, tatmin ederdi diye düşünüyorum. Bir tencere midye 19.50 euro. Brugge’de patates menünün içinde idi. Burada bir porsiyon patates 5 euro. Yemek beklerken yan masaları gözlemledik. Müşterilerin çoğunluğu kabuklu deniz ürünlerinden oluşan süslü tabaklar veya ıstakoz sipariş ediyor. Kabuklu arkadaşların fiyatları yüksek. Ayrıca restoranın zengin bir balık menüsü de var. Servis son derece hızlı.

iphone photos 168.JPG
The Seafood Bar

Cafe de Paris : Rokin caddesinden girerseniz club, Nesplein’den girerseniz restaurant bölümüne giriyorsunuz. Oldukça büyük, şık bir ambiyansı var. Muhatap olduğumuz tüm çalışanlar çok kibardı. Lakin böyle yavaş bir servis görmedim. Sipariş ettiğimiz et ancak bir saatte geldi. Yağlıydı, pek beğenmedim. Karidesli bitterballen güzeldi. Club bölümünde şarap – aperatif alıp, yemek işine bulaşmamak daha hayırlı.

Manneken Pis : Patates kızartması diyarı Belçika’dan Amsterdam’a ithal edilmiş mekan. Adını Brüksel’deki Manneken Pis heykelinden almış zaten. Merkez tren istasyonuna çok yakın mesafede (Damrak 41)  ve her daim önünde kuyruk var. Kuyruk olmasa deneyecektik ama Belçika’da çok da bayılmadığımız için beklemeye değer bulmadık.

Arendsnest : Bira cennetine hoşgeldiniz! Her tür nefis yerel biraları tadabileceğiniz mekanda, pazartesi günleri 18.00 – 19.00 arasında tadım saati gerçekleşiyor. Biz hepsinden ortaya karışık dedik, karamellisinden, beyazına, ekşisinden, tatlımsak kıvamlısına dört çeşit bira geldi. Ortaya da nefis bir Hollanda peyniri söyledik. Tadına doyamadık.

89E5E724-FAD5-40B5-82B4-7FFE6494C9C2
Arendsnest

Bierfabriek : Kaldığımız Rokin otelin hemen arkasında 50 metre mesafede olmasına rağmen bir türlü giremediğimiz mekan. Burası hangardan bozma ve hem bar hem restaurant. Akşam saatleri tıklım tıklım oluyor. Yerel bira ve yanında sınırsız yer fıstığı veriliyor. Aperatif olarak fırında atıştırmalık tavukları meşhur.

Yedik içtik biraz da Hollanda’da gezelim derseniz kapsamlı Hollanda notları için AMSTERDAM KONAKLAMALI HOLLANDA TURU linkine tıklayabilirsiniz. 🙂

 

 

 

 

Reklam

HOLLANDA’DA NELER YEDİK?” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s