ESKİ BİR BAŞKENT : EDİRNE

Hem Osmanlı İmparatorluğu’na yıllarca başkentlik yapmış olması hem de Bulgaristan ve Yunanistan’a sınır komşusu olması sebebiyle önemli ve görülmesi gereken şehirlerden biri Edirne…

GİRİŞ:

Yunanistan’a 6 km., Bulgaristan’a ise 16 km. uzaklıktaki Edirne’de 2017 verilerine göre 406.000 kişi yaşamakta. Merkez ilçe dahil dokuz ilçesi bulunmakta. Avrupa’dan Ortadoğu’ya bağlanan transit yollar Edirne’den geçtiği için ekonomisi hızla gelişmektedir.

Osmanlının Bursa’dan sonra ikinci baş şehri olması sebebiyle İstanbul ve Bursa’dan sonra en çok Osmanlı eserinin bulunduğu şehirdir Edirne. Osmanlıya İstanbul fethedilene dek (1365 – 1453) 88 yıl başkentlik yapmıştır. Edirne camileri, çarşıları, kervansarayları, tarihi evleri ve en çok da muhteşem Selimiye Camii ile ülkemize gelenleri ilk karşılayan kentimizdir.

Edirne gezmesi kolay, insanları aydın, ortamı sıcak bir kent olması sebebiyle defalarca gezi rotamız olmuş nadir şehirlerden. Her seyahatimizde aynı otelde kalmış olmamız da şehri benimsememize yol açtı.

IMG_8159a.jpg
Edirne Taş Odalar

Çok severek konakladığımız Edirne Taş Odalar, tarihçesi ile insanı cezbeden, Selimiye Camii’ne hemen bitişik konumu ile mistik bir otel. 1361 yılında Edirne’nin fethi ile temelleri atılan ilk Osmanlı sarayı Saray-ı Atik’in konaklarından biri Taş Odalar. Ancak asıl önemi Fatih Sultan Mehmet’in bu konakta doğmuş olması. Yeni sarayın saray içi bölgesine yapılmasından sonra da bu konak beylerin paşaların ikamet ettiği konak olarak günümüze gelmiş. 1965 yılında kamulaştırılmasının ardından, 2006 yılındaki restorasyonundan itibaren de otel olarak hizmet veriyor. Konağın dokusuna uygun mobilyalarla döşenen otelin 10 odasının her biri farklı dekorasyona sahip ve her biri birbirinden güzel. Otelin Selimiye manzaralı kafesinde Türk kahvesi içmek de ayrı bir keyif.

GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER: 

Selimiye Camii : Yapımına 1568 yılında başlanılıp, 15.000 kişinin çalışmasıyla 1575 yılında tamamlanan eser, dahi mimar Sinan’ın ‘ustalık eserim’ dediği ve Unesco Dünya Miras Listesi’ne girerek mimar Sinan’ın sözünü teyit eden şaheser. Dışarıdan bakıldığında heybeti ile insanı şaşırtan ve etkileyen camii, esas içine girince hayrete düşürüyor. Zira son derece geniş bir kubbesi olmasına rağmen, bu kubbenin dev ayaklarla camiinin içini bölmesine izin verilmemiştir. İşte bu noktada Mimar Sinan’ın sanatının zirvesine çıktığını anlamak mümkün.  Büyük usta da  ‘Ayasofya’nın kubbesini aştığını, minarelerin de eşsiz olduğunu’ beyan etmiştir. Gerçekten de camiinin dört minaresi son derece yüksek olmasına rağmen, olabilecek en incelikte ve zarifliktedir. Cami, mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini, ahşap sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir. Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş yapıtlarındandır.

IMG_8032a.jpg
Selimiye Camii

Selimiye Arasta çarşısı : Selimiye camiine gelir sağlamak için mimar Rüstem ağa tarafından yapılmıştır. Camiinin hemen önündedir. 256 metre uzunluğunda, 73 kemerlidir. İçinde karşılıklı toplam 124 dükkan bulunmaktadır. Günümüzde genellikle hediyelik eşyaların satılmakta olduğu dükkanların bulunduğu, hareketli bir çarşıdır.

IMG_8112a
Selimiye Arasta Çarşısı

Üç Şerefeli Camii : Selimiye Camiinin az aşağısında, farklı mimarideki minareleri ile dikkat çeken camii. 1433 – 47 yılları arasında II.Murat tarafından yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Bir farklılık olarak enine dikdörtgen şekilde yapılmış, böylece enine gelişen mekana ulaşılmak istenmiştir. Mimar Sinan’da bu planın gelişmişini İstanbul’da bazı camilerde uygulamıştır. Osmanlı mimarisinde ilk kez revaklı avlu uygulanan camiidir. Avlunun dört köşesine minareler yerleştirilmiştir. Camiye adını veren anıtsal minare 67 metre yüksekliğindedir, kırmızı taştan zikzak ve ak karelerle farklı bir görünüme sahiptir.

Eski Camii : Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Emir han tarafından yapımına 1403 yılında başlatılan camii, fetret devrinden sonra Çelebi Mehmet tarafından 1411 yılında tamamlanabilmiştir. Camiideki kitabeye göre mimarı Konyalı Hacı Alaettin’dir. Üç Şerefeli Camii’nin yapımından sonra Eski Camii olarak anılmaya başlanmıştır. Çok kubbeli camii örneklerindendir. Duvarlardaki dev Allah, Peygamber ve Vav yazıları hat sanatının en güzel örneklerinden olmaları nedeniyle dikkat çekicidir. II.Murat döneminde Hacı Bayram Veli’nin kürsüde vaaz verdiği söylenmektedir. Hacı Bayram Veli’nin şahsına hürmeten, imamlar vaaz kürsüsünü kullanmamaktadır.

IMG_8125a.jpg
Eski Camii

Bedesten : Eski Camii’ye vakıf olarak 1418 yılında mimar Alaattin’e yaptırtılmıştır. 14 kubbesi kurşunla kaplıdır. Son yıllarda onarılmış olan bedesten, günümüzde de çarşı olarak kullanılmaktadır.

Rüstempaşa Kervansarayı : Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı Rüstem Paşa tarafından, Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Avlulu hanlar planındadır. Dikdörtgen avlunun çevresine iki katlı odalar yerleştirilmiştir. Katların avluya bakan yüzleri revaklıdır. Revakların arkasında ocaklı ve nişli odalar bulunur. Uzun yanlarda, karşılıklı olarak yukarı çıkan merdivenler vardır. 1972 yılında yapılan restorasyonla otel haline getirilmiştir. Restorasyon projesi Ağa Han mimari ödülünü kazanmıştır.

Ali Paşa çarşısı : 1560 -65 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Uzunluğu 300 metredir. İçinde 110 civarında dükkan bulunmaktadır. Dışarıda bulunanlarla birlikte dükkan sayısı 300’ü bulmaktadır. Halen çarşı olarak kullanılmaktadır.

Saraçlar caddesi : İstanbul İstiklal caddesi ne ise Edirne Saraçlar caddesi odur. 2008 yılında trafiğe kapatılıp parke taş döşendiğinden beri cazibe merkezi olmuştur. Geniş caddeleri üzerinde zaman zaman konserler verilir. Süs havuzları ile güzelleştirilen, cafe ve restoranlarla hareket kazanan cadde, alışverişin kalbidir. Dövizin yükselmesi ve Türk Lirasının değer kaybetmesinden sonra, Bulgar ve Yunan turistlerin de ilgi gösterdiği bir caddedir Saraçlar caddesi.

II.Bayazıd Külliyesi : Edirne’nin en önemli yapılarından biridir. Selimiye Camiini gezmeden Edirne’yi gezmiş sayılmayacağınız gibi, Tunca nehri kıyısındaki bu görkemli kompleksi gezmezseniz de Edirne’yi görmüş sayılmazsınız. Padişah II.Bayazıd tarafından kurulan bu külliyenin temel amacı Edirne’yi bir Darüşşifaya (hastaneye) kavuşturmaktır. Külliyenin ana merkezi darüşşifa olup, Tabhane (Misafir ve Dinlenme Yeri), Tıp Medresesi (Temel Bilimler Fakültesi), Cami, İmaret (mutfak, yemekhane, depo,) Köprü, Hamam, Un Değirmeni, Su Deposu, Sübyan Mektebi, Mehterhane, Muvakkithane (günün saatlerini ve takvimini bildirir) gibi üniteler darüşşifayı destekleyen sosyal, dini ve kültürel nitelikli yerlerdi. Darüşşifa üç bölümdür. Birinci bölümde poliklinikler, diyet mutfağı ve personel odaları bulunur. İkinci bölüm ilaç deposu ve üst düzey personel odalarıdır. Üçüncü bölümde yatak odaları ve bir musiki sahnesi bulunur. Bu bölümde on kişilik musiki heyeti, haftanın üç günü aklı hastalarına konser verirmiş. Külliye Trakya Üniversitesine devredildikten sonra yeniden düzenlenerek Sağlık müzesine dönüştürülmüştür. Darüşşifanın  cansız mankenler ve dönemin alet edevatı ile canlandırılan bölümleri büyük ilgi görmekte olup, Avrupalıların en çok ziyaret ettiği müzelerden biri haline gelmiştir.

DSC03222a
II.Beyazıd Külliyesi – Darüşşifa

20.55 çapı, iki minaresi ve tek kubbesi ile anıtsal bir camii olan Bayazıt Camii ise oldukça ilgi çekicidir. Ana kubbeli bölümün yanında dokuzar kubbeli tabhane bulunmaktadır. Bu bölümler doğrudan dışarı açılmaktadır. Somaki mermerden yapılan zarif hünkar mahfili Edirne’de bir ilktir.

DSC03252a.jpg
Bayazıt Camii

Muradiye Camii: Muradiye mahallesinde, sarayiçine yüksekten bakan bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Sultan II.Murat’ın yaptırdığı camiinin mimarı bilinmemektedir. 1436 yılında inşa edildiği düşünülen camii, zaviyeli camiilerin en güzel örneklerindendir. II.Murat’ın mevlevi sülalesinden 5. ve 6. kuşak Celalettin ve Cemalettin çelebileri Edirne’ye getirtip, bu camiinin yanında inşa ettirdiği dergaha yerleştirmiş olması sebebiyle, Mevlevihane Camii adı da verilir.

Saray içi, Adalet Kasrı ve saray kalıntıları : Edirne’nin fethinden sonra ilk saray I.Murat tarafından Muradiye bölgesi civarına inşa edilmişti. İlk saray Saray-ı Atik olarak adlandırılmaktadır. Daha sonra II.Murat, Tunca ırmağının batısında Tunca adasını da içine alan 3.000.000 metrekarelik bölgede ikinci sarayın inşasına başlamış, Fatih Sultan Mehmet zamanında saray tamamlanmıştır. Bu saray, Saray-ı Cedid-i Amire olarak adlandırılır. İstanbul’un fethinden sonra da, bu saray aktif olarak kullanılmış, padişahlar Edirne ziyaretlerinde bu sarayda kalmışlardır. Zamanında çok geniş avlak ve ormanlara sahip olan saraydan geriye bir tek 58 hektarlık tavuk ormanı kalmıştır. Tavuk ormanı içinde IV. Mehmet tarafından yaptırılan Av (Bülbül)  köşkünün küçük bir eki ayaktadır ve 2002 yılında restore edilmiştir.

Bu heybetli saray, ne yazık ki yok olmaktan kurtulamamıştır. Yıpranan, yangın ve zelzelelerden hasar gören saray, 1876-77 Osmanlı-Rus harbi sırasında Rusların Edirne’ye yaklaşması üzerine, dönemin valisi ve kumandanı tarafından, sarayın mahzenlerinde korunan cephaneliklerin düşman eline geçmemesi için patlatılmış, üç gün süren patlamaların ardından harabeye dönen saray, yağmadan kurtulamamıştır. Saraydan geriye kalan tek sağlam yapı, Kanuni Sultan Süleyman zamanında saraya ekletilen Adalet Kasrıdır.

DSC03246.JPG
Adalet Kasrı

Kanuni’nin kanunlarını burada yazdığı söylenir. Günümüzde Adalet Kasrının hemen önünde Kırkpınar heykelleri sergilenmekte. Sarayiçi bölgesini Edirne’ye bağlayan Kanuni (Saray) Köprüsü de 1990 yılında onarılmış olup, ayaktadır.  Saraydan geriye sadece kalıntılar kalmış olup, boş ve çıplak arazide son derece hüzünlü bir görüntü sergilemektedirler. Kalan kalıntılar Saadet kapısı, Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı hamamı, Matbah-ı Amire, Su maksemi ve Namazgah‘dır.

DSC03251a.jpg
Saadet kapısı – saray kalıntıları

Kutsal Büyük Sinagog : 1905 yangınında yok olan sinagogların yerine Abdülhamit’in fermanıyla yapılan kutsal büyük sinagog Avrupa’nın en büyük, Dünyanın 3.büyük sinagogu olması sebebiyle görülmesi gereken yerlerden. 1934 olayları sonucunda musevilerin Edirne terk etmesi sonucu cemaatsiz kalan ve kaderine terk edilen sinagog, 2015 yılında yenilenerek yeniden ibadete açıldı. Sinagog 2700 metrekare kullanım alanına sahip ve üç binadan oluşuyor.

Sveti Georgi Bulgar Kilisesi : Sultan Abdülhamit’in izni ile 1880 yılında hizmete açılan kilise, 1951 yılında ibadetin durdurulması sebebiyle zamanla bakımsız hale gelmiştir. 2001 yılında başlatılan restorasyon 2004 yılında tamamlanmış ve kilise ibadete açılmıştır.

Tunca Köprüsü ve Meriç Köprüsü : Meriç ve Tunca nehri, sular kenti olarak da bilinen Edirne’nin iki önemli nehridir. Tunca Köprüsü, 61 km.si Türkiye sınırında bulunan 330 km.lik Tunca nehri üzerindedir. Mimarı Sultan Ahmet Camii’ni de yapan Mehmet Ağa’dır. Yapım yılı 1608-1613’dür. Üzerindeki parke granit taşlar Mehmet Reşat zamanında konulan orijinal taşlardır. Meriç (Mecidiye) Köprüsü, Enes’e dökülen 490 km. uzunluğundaki Meriç nehri üzerindedir. Sultan Abdülmecit zamanında, 1842-1847 yılları arasında yapılmıştır. Osmanlının son dönem köprülerindendir. 12 kemeri ile oldukça estetik bir görüntüsü vardır. Karaağaç mahallesine gitmek için önce Tunca Köprüsünden sonra da Meriç köprüsünden geçmek gerekmekte.

IMG_8174a
Meriç Köprüsü (uzak planda Selimiye Camiinin minareleri görünüyor)

Karaağaç : Meriç nehrinin batısındaki tek yerleşim yerimiz. Tarihi hakkında çok net bilgimiz yok ise de Osmanlı zamanında ağırlıklı olarak Rumların yaşadığını ve bazı levantenlerin de Karaağaç bölgesinde yazlık evleri olduğunu biliyoruz.  (geçmişin izinde karaağaç edirne valiliği) Rumeli Demiryolları’nın Edirne’den geçmesi sebebiyle 1873 yılında tren istasyonu inşa edilmiş ve bölgeye pek çok mühendis, mimar, işçi yerleşmiştir. Böylelikle yeni gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak pek çok konut, okul, banka gibi yapılar ile bölgeye gelen avrupalı turistler için otel, restoran, sinema, dans salonları, birahaneler gibi eğlence mekanları inşa edilmiş, bölge bir anda cazibe merkezi haline gelmiştir. Karaağaç’ın bu altın yılları, Balkan savaşı sonrası önce Bulgarların, 1.Dünya Savaşı sonrası da Yunanlıların bölgeyi işgali sonucu sona ermiştir. Kurtuluş savaşından yenik çıkan Yunanlıların Anadolu’da yaptıkları tahribatın bedeli olarak dört milyon altın frank savaş tazminatı istenmiş, Yunanistan bu bedeli ödeyemeyince savaş tazminatı olarak Kararağaç geri alınmıştır.

Bir zamanların ‘küçük Paris’i olarak anılan sayfiye yeri Karaağaç halen ızgara planını korumakta. Ancak o dönemin şatafatını yansıtan eski evler süratle yok olmakta. Üzülerek belirtmem gerekir ki, levantenlerin yaptığı görkemli konaklar, gelen mübadiller tarafından yıkılıp, kereste olarak satılmış, yerine kerpiç evler yapılmıştır 😦 Şimdilerde Edirne’nin bir mahallesi olarak anılan Karaağaç, etrafını çeviren nehirler ve ormanları ile halen bir mesire yeri olma özelliğini taşıyor. Ayrıca şehir merkezinin düzenli mimarisi, yemyeşil doğası, çay bahçeleri ve Güzel Sanatlar Fakültesi Karaağaç’ı mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri yapıyor.

IMG_8171a.jpg
Karaağaç

Karaağaç Eski Tren Garı (Güzel Sanatlar Fakültesi) :

Rumeli Demiryolunun inşası ile 1873 yılında Karaağaç’a da tren istasyonu inşa edilmiştir. Fotoğrafta görülen gar binası ise Mimar Kemalettin bey tarafından inşa edilmiş olup, yapım yılının 1914 olduğu sanılmaktadır. 1959 yılında elden geçirilen bina, 1971 yılında İstanbul Edirne hattının başka bölgeden geçirilmesi ile kaderine terk edilmiştir. 1977 yılında Edirne Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne devredilmek üzere Maliye Bakanlığı’nca satın alınmıştır. Günümüzde Güzel Sanatlar Fakültesi olarak hizmet vermekte olup, Karaağaç’ın en göz alıcı yapısıdır. Fakülte kampüsünde sembolik olarak yerinde bırakılan kara tren ve ayrıca Lozan anıtı ve müzesi de bulunmaktadır.

IMG_8162a
Güzel Sanatlar Fakültesi

EDİRNE’DE NEREDE NE YENİR: 

Edirne deyince ilk akla gelen yemek ciğer oluyor haliyle. Ancak ciğerden önce ben size nefis bir köfteci önereceğim. Köfteci Osman. Selimiye Camii’nin sol alt tarafında iki katlı büyük dükkan hemen göze çarpıyor. Daha önceleri sevimli bir esnaf dükkanı iken işleri büyüten Köfteci Osman, hem dükkanı hem de menüyü büyüttü. Keşke eskisi gibi sadece köfte piyaz yapan on masalı halinde kalsa idi diyorum ama belli ki taleplere yetişemiyorlar. Ben herşeyci lokantaları pek hazzetmem. Bir işletmenin neyi meşhursa sadece onu yapmalıdır bence. Bu yüzden ben gittiğimde Osman’da sadece köfte yerim. Dana etine soğan, karabiber, kimyon, kekik eklenerek yoğrulan köftenin tadına bayılıyorum. Ciğer de yapıyorlar ama bence ciğeri de yerinde yiyin.

7C878828-0A3D-4D8A-B000-AB44A67F8146
Köfteci Osman

Edirne’nin ciğeri neden güzel? Çünkü Edirne yöresinde beslenen en az bir yaşını doldurmuş büyükbaş hayvanların akciğeri seçilir, zar, damar ve sinirlerden itinayla ayrılır, en ince yaprak şeklinde doğranır, kanı tamamen temizlenir. Edirne ciğeri 1 mm inceliğinde özel bir tavada kızartılır. Unu topak olmayacak şekilde ince bir örtü şeklinde serpilir ve kevgirde bekletilir. Taze ve kızgın yağda iki dakika kadar kızartılıp hemen süzmeye alınır. Yanına da Edirne Karaağaç’a  has kurutulmuş kırmızı biber eklenir. Cacık da bu muhteşem ikiliyi tamamlar. Ciğer yemek için en doğru adresler ise Ciğerci Kazım&İlhan Usta, Aydın Tava Ciğer ve Ciğerci Niyazi Usta’dır. Üçü de Edirne merkezde birbirine yakın lokasyonlarda. Kapı önünde kuyruk olabilir. Yılmayın, bekleyin. Değdiğini göreceksiniz.

Edirne’nin meyhanelerinin de meşhur olduğunu duyduğum için gitmeden önce bir ön araştırma yaptım ve Saraçlar Caddesinin sonunda tam da hayal ettiğim gibi iki meyhane buldum. Bir tanesi Zindanaltı Meyhanesi. Diğeri de Gazi Baba Meyhanesi. İkisi aynı cadde üzerinde , 50 metre ara ile iki eski ahşap bina. Zindanaltı tek katlı, Gazi Baba iki katlı bir meyhane. Biz, Edirne’nin ilk meyhanesi diye Gazi Baba’yı tercih ettik. Çok sıcak, samimi bir ortam var. Kapının önünde de yazın yemek yenilebilecek güzel ahşap bir verandası mevcut. Saz takımı sırayla bir giriş katında, bir üst katta çalıyor. Böyle olması, muhabbet edebilmek için size fırsat veriyor. 🙂 Alt katın ortamı daha güzel. Yemeklerden çok umutlu değildik. Farklı bir ortam görmek için gitmiştik. Beklentisiz gittiğimiz lokantada, birbirinden lezzetli etler yiyince keyfimiz yerine geldi. Büyük bir masa olarak her birimiz farklı yemekler söyledik. Kasap köfteden ciğere, kuzu pirzoladan tandıra kadar tüm etler nefisti. Mezeler belki muhteşem değil ancak iş görür. İşletme sahibi İsmail bey, çok neşeli biri. Müşterilerden daha çok içti, daha çok eğlendi. Onun bu sinerjisi hepimize keyif verdi. Gecenin sonunda makul bir hesap ödeyip, yeniden gelme umuduyla mekandan ayrıldık.

ALIŞVERİŞ : Edirne’nin güzel kokulu meyve sabunlarını duymayan yoktur sanırım. 16.yüzyılda Edirne’de evlerde hamur kıvamına getirilen beyaz sabunun misk ve amber kokularıyla karıştırılıp meyve şeklinde sabun haline getirilmesi ile başlatılan gelenek, zamanla sarayın dikkatini çekmiş ve sabun yapma işi önemli ticaret kollarından biri haline gelmiştir. İlk zamanlar saray gözdelerinin ve cariyelerinin çeyizlerini süsleyen meyve sabunları bugünlerde turistlerin banyo ve mutfaklarını süslüyor. Ayva, elma, kivi, limon, sarımsak, üzüm, muz, karpuz, incir, çilek, kiraz, kayısı, portakal gibi onlarca çeşidi olan meyve sabunları tek tek satıldığı gibi şık sepetlerde de satışa sunuluyor. Üstelik fiyatları son derece makul.

Çokça satılan turistik ürünlerden biri de aynalı süpürgeler. Minik boyutta süpürgelere ayna parçaları ve çeşitli aksesuarlar yapıştırılarak yapılan aynalı süpürge Edirne’nin yaşatılmaya çalışılan eski geleneklerinden.

Gerek kendiniz için gerekse hediye amaçlı bir başka Edirne klasiği ise Edirne badem ezmesi ve kavala kurabiyesi . Arslanzade ve Keçecizade en bilinen ve her yerde bulabileceğiniz markalar. Nefis badem ezmesi, İstanbul’daki muadillerine göre çok daha uygun fiyatla satılıyor. Kurabiye ise tereyağı ve bademle taçlandırılmış gevrek ve ağızda eriyen enfes bir Edirne lezzeti. Muhtelif ebatlarda ve göz alıcı paketlerde cazip birer hediyelik olabilirler.

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s