Her köşesini gezmekten ayrı zevk aldığım İtalya’da Bologna iki kez ziyaret edilmeyi hak etmiş, mimarisi, kırmızı tuğlaları ve revakları ile farklı bir şehir benim gözümde. İlk ziyaretim 2014 yılında Toscana gurme turu sırasında olmuştu. İkinci gezi ise 2018’de Floransa – Bologna turu adı altında oldu. Bu iki güzel şehir, İtalya’nın kuzeyinde, bağlarıyla meşhur Toskana bölgesinde yer alıyor. Toskana bölgesine gitmek için iki havaalanı kullanılabilir. Pisa ve Bologna. Biz Bologna havaalanını tercih edip, araç kiraladık ve önce Floransa sonra da Bologna’da konakladık.
Bologna, mimarisinde kırmızı tuğlalar sıklıkla kullanıldığı için şehir ‘Kızıl Şehir‘ olarak da anılır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra şehre koministler yoğunluklu olarak toplanmıştır. Bugün hala sol görüşün ağır bastığı bu şehre, bu sebeple de ‘kızıl şehir’ denmekte. Avrupa Kültür Başkenti seçilen şehir, ortaçağ mimarisi ile dikkat çekiyor. Bologna yaşam kalitesinin yüksek olduğu zengin bir şehir. Alım gücünün yüksek olduğunu hemen her yerde göze çarpan ünlü markalarla dolu mağazalara bakarak anlayabiliyorsunuz.
Bologna ‘bolonese sos’a da ismini veren şehir. Gurme bir şehir olması sebebiyle ‘şişman Bologna’ ünvanı ile de tanınıyor. Bologna’da adım başı taze makarna satan restoranlara, peynir ve et mamülleri satan şarküterilere rastlamak mümkün. Floransa ve Bologna’da neler yedik öğrenmek isterseniz, buraya tıklayın.

Avrupa’nın en eski üniversitesi olarak bilinen ve taa 1088 yılında kurulan Bologna üniversitesi şehrin merkezinde. Dante, Erasmus ve Kopernik bu üniversitenin öğrencilerinden.Bu nedenle Bologna aynı zamanda entellektüel bir şehir.
Şehre revaklar şehri de demek mümkün. Zira eski şehir merkezindeki kırmızı tuğlalı güzelim binaların hemen hepsi İtalyanların ‘portico’ adını verdiği revaklarla bezenmiş. Bu revaklı yolların çoğunda sıra sıra mağazalar var. Bologna’ya ikinci ziyaretimizde hava yağmurlu olduğu için bu revakların faydasını gördük. Bir binadan diğer binaya geçerken, bu revakların altında yürüdüğümüz için hemen hemen hiç ıslanmadık. Yazında güneşten ve sıcaktan korunmak, rahat alışveriş yapmak için harika bir düşünce.
Bologna tıpkı Floransa gibi yürüyerek gezilebilecek bir şehir. Nerede kalırsanız kalın Bologna’da gezeceğiniz bölge tarihi şehir merkezi. Biz Millenn Otel ‘de gecesi 71 eurodan oda kahvaltı konseptinde konakladık. İbis oteller zincirine çok benzeyen, temiz ve sevimli bir şehir oteliydi. Kahvaltı da zayıf İtalyan kahvaltılarına göre fena sayılmazdı. Üstelik otel şehir merkezine sadece 10 dakika yürüme mesafesinde. Otelden Bologna Guglielmo Marconi havalimanına önceden kiralamış bulunduğumuz araç ile ulaşımımız ise 15 dakika sürdü.

Gezilecek yerlere gelince; İlk gidilmesi gereken yer eski şehir meydanı olan Piazza Maggiore. Bu meydan başta San Petronio Bazilikası olmak üzere, Palazzo Communale, ses geçiren bina olarak da bilinen Palazzo del Potesta gibi pek çok önemli esere ev sahipliği yapıyor. Günün her saati yerel halkın ve turistlerin yoğun ilgi gösterdiği meydan şehrin kalbi. Şehri gezmeye bu meydandan başlarsanız, ilgi çekici noktaların herbirini bir gün içinde kolayca gezebilirsiniz.
Meydanda en dikkat çekici, bir o kadar da merak uyandırıcı yapı San Petronio Bazilikası. Zira bazilikanın yarısına yakını pembe beyaz mermerle kaplanmış olmasına karşın, büyük kısmı kırmızı tuğla olarak kalmış. Floransa’daki görkemli bazilikadan sonra San Petronio Bazilikası bizi hayal kırıklığına uğratmadı değil. Bologna gibi zengin bir şehrin en büyük ibadet merkezinin niye böyle yarım kaldığı haliyle bizde merak uyandırdı. 1390 yılında temeli atılan kilisenin, başta Vatikan’dakinden bile büyük olması planlanmış ise de, evdeki hesap çarşıya uymamış ve yapımının sürdüğü 300 yılın sonunda kilisedeki paralar suyunu çekmiş. Yapı da bugünkü natamam ilginç mimarisi ile kalmış 🙂
Palazzo Communale , maggiore meydanında yer alan ve hemen San Petronio’nun yanı başında bulunan halk sarayıdır. 14.yüzyıldan günümüze kadar Belediye Meclisi olarak kullanılmıştır. 2008 yılından beri müze olarak kullanılmaktadır. Neptün Çeşmesinin bulunduğu taraf, sarayın salla borsa adı verilen borsa merkezi idi. Bu tarafta botanik bahçeler de bulunmaktadır.
San Petronio Bazilikasının karşısındaki zarif yapı Palazzo del Potesta yani Potesta sarayı. 13.yüzyılda yapılan sarayın meydana bakan kısmı, gotik mimarisi ile diğer yapılardan farklılık arzediyor.
San Petronio kilisesinin yanında bulunan Via dell Archiginnasio’dan içeri girip biraz ilerleyince karşınıza Dünya’nın en eski üniversitesi olan Bologna Üniversitesi’ne ait bir bölüm çıkıyor. Bu güzel yapı Palazzo Archiginnasio , saray olarak inşa edilmiş ise de daha sonra üniversiteye ait kütüphane olarak kullanılıyor. Avluya girmek serbest ise de, üst katlar yalnızca görevlilere ve izin kartı olan öğrencilere ait. Neyse ki cevval İtalyan rehberimiz sayesinde kütüphanenin bulunduğu bölümü özel izinle gezme fırsatı bulabildik. Saray duvarlarındaki fresk ve işlemeler göz alıcı. Başınızı kaldırıp tavanları seyretmekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi.

Meydanı çapraz kesen sokakları mutlaka tek tek gezin. Via Drapperie‘de ünlü şarküteri Simone’nin de bulunduğu şarküteri, manav ve çiçekçiler ben de hayranlık uyandırdı. Via Pescherie‘de bulunan taze makarna büfeleri, şarküteriler ve manavlar da görülmeyi hak ediyor.
Piazza Maggiore meydanına bağlı ve hemen onun yanı başındaki daha küçük meydana Piazza Nettuno adı veriliyor. Meydana ismini veren Fontana del Nettuno (Neptün Çeşmesi) 1667 yılında tamamlanmış. Bronz bir Neptün heykeli ve ona eşlik eden daha küçük bronz heykellerden oluşan fıskiyeli havuz kentin sembolü haline gelmiş.

Nettuno meydanının kuzeyinde yüksek ve heybetli bir bina dikkatinizi çekecektir. Cattedrale Metropolitana di San Pietro (Bologna San Pietro Katedrali) doğal afetlerden ziyadesiyle etkilenmiş bir katedral. Şimdiki halini 16.yüzyılda almış. San Pietro katedralini sağlı sollu mağazaların bulunduğu ve trafiğe kapalı olan Via del İndipendenza (bağımsızlık caddesi) üzerinde bulunuyor. Her daim sokak satıcılarının ve müzisyenlerin bulunduğu bu cıvıl cıvıl cadde günün her saati yaşıyor.
Piazza di Porta Ravegnana üzerinde biri uzun, biri daha kısa iki eğik kule göreceksiniz. Uzun olanı Asinelli, kısa olanı Garisenda olarak adlandırılan bu kuleler, zamanın asilzade ailesi Asinelliler tarafından güç gösterisi amacıyla inşa edilmiş. Kulelerin ikisi de eğik olmasına rağmen (Garisenda diğerine göre daha da eğik), ne hikmetse Pisa kulesinin yarısı kadar bile ünlü olamamışlar. 97 metre yüksekliğindeki Asinelli kulesine tırmanmak suretiyle ve tabii ki ücret-i mukabilinde çıkılabiliyor. Yapıldıktan bir süre sonra eğilmeye başlayan ve sonradan boyu kısaltılan 50 metre boyundaki talihsiz Garisenda kulesine ise güvenlik nedeniyle çıkmak yasak.

Kulelerin yanında dikkat çekici bir yapı daha bulunuyor. Mercanzia meydanında yer alan ve eskiden esnaf loncası olan Palazzo della Mercanzia, gotik mimarisi ve ilginç ön cephesi ile dikkat çekiyor.
Santa Stefano kilisesi, Via della Mercanzia yanındaki via della Stefano üzerinde dümdüz yürüyünce büyük bir meydanda sizi karşılıyor. Kilise dışarıdan küçük tek bir kilise gibi görünse de aslında arkaya doğru yedi ibadethanenin birleşiminden oluşan bir manastır. Oldukça huzurlu ve sakin olan bu meydanı ve kiliseyi görmeden şehirden ayrılmayın.
San Domenico bazilikası şehir merkezinin güneyinde ve Maggiore meydanına 10 dakika yürüme mesafesinde bulunan ve Ortaçağ’ın katı tarikatlarından Dominikenlere ait bulunan bir kilise. Kilise 13.yüzyılda ölen Aziz Dominiko’nun mezarına da ev sahipliği yapar. Mezarı tasarlayanlar arasında ünlü mimar Michelangelo’da bulunmaktadır.

İki ziyaretim esnasında da haberdar olmadığım, sonradan öğrendiğim bir Venedik penceresi varmış Bologna’da. Bir binanın duvarına açtıkları küçük bir pencereden görünen manzara tıpkı Venedik ve kanallarını anımsatıyor. İlginç mi? Venedik’e iki kez gittiğim için bu pencereyi görmediğime hayıflanmadım ama henüz Venedik’i ziyaret etmediyseniz, bu pencereyi gidip bulun. Zira manzara gerçekten de Venedik’i çok andırıyor.
Bologna’yı sadece bu yapıtlarla sınırlamak mümkün değilse de, başlıca görülmesi gerekenler bunlar. Doğru planlama ve bir eski şehir haritası ile tüm lokasyonları bir gün içerisinde gezebilir, gezerken via drapperie ‘de yemek molası verebilirsiniz. Keyifli seyahatler 🙂
İtalya’da gezmek isterseniz bu linklere de göz atabilirsiniz;
“KIZIL ŞEHİR BOLOGNA” üzerine 2 yorum