İtalyan mutfağı, kökeni milattan önceki yıllara dayanan, antik Yunan, Roma, Macar, Yahudi, Alman, Fransız ve Arap mutfaklarından etkilenerek oluşmuş dünyaca ünlü bir mutfak. Bölgelere göre lezzetleri ve pişim şekli farklılık gösterse de genel olarak deniz ürünleri, et yemekleri, sebzeler, hamur işleri, peynir çeşitleri ve tabii ki pizza, makarna İtalyan mutfağında önemli yer tutuyor. Yemeklerinde mutlaka kendi üretimleri olan zeytinyağını kullanıyorlar. Bu nedenle İtalyan mutfağı biz Türklerin de mide dostu.
İtalyanlar mutfak kültürüne büyük önem vermekte. Özellikle 1986 yılında Roma’daki İspanyol merdivenlerinin yanına McDonalds açılması ile pek çok İtalyan mutfak kültürlerine sahip çıkarak, slow food hareketi başlattı. Yavaş ve sakin beslenmenin toplumun kimliğini yansıttığını düşünen İtalyanların yeme-içme alışkanlıklarına ne kadar düşkün olduğu malum.
İtalyanlar hiç bir gıdayı dondurulmuş olarak kullanmıyor. Herşeyi taze ve anlık tüketiyorlar. Makarnalarını bile kendileri yapıp kesiyorlar. Sofralarının kalabalık olması onlar için çok önemli. Yemek bir ritüel olduğu için yavaş yedikleri gibi az da yiyiyorlar. Çünkü amaç tıka basa karın doyurmak değil, arkadaş ve aile ile sofrada zaman geçirmek. Bu nedenle de İtalyan restoranlarındaki porsiyonlar, pek çok Avrupa ülkesine göre daha küçük.
Kahvaltı İtalyanlar için biz Türklerin aksine önemsiz bir öğün. Öğle ve akşam yemeklerine ise ihtimam gösteriyorlar. Yine bizim aksimize makarnayı en son değil, başlangıç olarak yiyiyorlar. Makarna gibi çorba da başlangıç yemekleri. Ardından midenin hazmetmesi ve şaraba geçiş için soğukları tüketiyor, ana yemek olarak da et, balık, tavuk eti yiyiyorlar. Yemeğin sonunda hazmedici olarak ya ekspresso ya da grappa içiyorlar.

Yumurtasız olarak yapılan kuru makarna iki yıla kadar saklanabilirken, yumurtalı olarak yapılan taze makarna buzdolabında en çok 3-5 gün saklanabiliyor. Makarnalar haşlanarak al-dante yani az pişmiş servis ediliyor.
İtalyanlar pizza yanında sadece su ya da şarap tüketiyor. Şarap konusunda Dünya liderlerinden kabul edilen İtalya’da halk şarabı günlük olarak tüketmekte. Kuzey İtalya ile Güney İtalya’da üretilen şaraplar lezzet ve aroma bakımından çeşitlilik gösteriyor.
Şarap gibi peynirin de İtalyanların sofra kültüründe büyük önemi var. 400’ü aşkın peynir çeşitleri olduğu biliniyor. Gorgonzola, mozarella, parmesan, ricotto en çok bildiğimiz peynir çeşitlerinden.
İtalyan mutfağı deyince Roma dondurmasını da atlamamak gerek. Yüzyıllar önce dağlardan indirilerek yapılan Roma dondurması bugün Dünyaya malolmuş durumda.
İtalyan mutfağına ait bazı yiyecekler bazı bölgelerde daha çok tüketilmekte. Örneğin Napoli’de pizza, Floransa’da dana eti, Bologna’da taze makarna ve bolonez sosu, Siena’da picci makarnası, Milano’da safranlı pilav, Sardunya’da porchetto daha çok tüketilmekte. Bu nedenle bu yiyecekler bu bölgelere malolmuş.
Gelelim Floransa‘da yiyip içtiklerimize:

Venedik’in de içinde bulunduğu Veneto bölgesinde ortaya çıkan aperatif içki Spritz bu bölgede yemek öncesinde tüketiliyor. Turuncu renkli bu iç açıcı alkollü içecek beyaz şarap veya şampanya, aparol ve maden suyunun karışımından meydana geliyor. Bir dilim portakal ve bolca buz çok yakışıyor.
Venchi Cioccolato Gelato : Floransa dondurma konusunda Roma’yı pek aratmıyor. Çeşit şekerlemelerle bezenmiş kornet külahlar ve çeşit çeşit meyveli dondurmalar göz dolduruyor. Bilhassa Venchi Cioccolato Gelato önünde akşam saatleri kuyruk oluşuyor.

Az önce de bahsettiğim üzere, Floransa bifteği (Fiorentina Steak ) şehre malolmuş durumda. Dolayısıyla bu bifteği yemeden dönmenin, Duomo’yu görmeden dönmek anlamına geleceğini düşünüp ilk akşam soluğu bir et lokantasında aldık. Mümkünse süt danasının sırtından “T” şeklinde çıkarılan etin marina edildikten sonra tütsülenerek pişirildiği Floransa bifteğinin, az pişkin olarak yenmesi tavsiye ediliyor.
Gustavino İtalian Restaurant : Şık, sevimli bir yerel işletme. Duomo’nun hemen arka sokaklarının birinde. Menüsünde et dışında pizza ve makarna da var. Biz ilk gün heyecanı ile biftek sipariş ettik. Açlıktan mideleri düşmüş durumdaki beylerimiz iki kişi için 1.350 gr. ağırlığında koca bir t-bone sipariş ettiler. Biz hanımlar ise dilimlenmiş ve parmesan ile servis edilmiş biftek istedik. Önden brucetta yiyerek açlığımızı bastırdık. Etin yanına da fırında patates istedik. Patates çok lezzetliydi. T-bone steak neredeyse çiğ denebilecek kadar az pişmişti. Ancak etin yanına portatif bir ızgara getirdikleri için, etleri parçalara ayırıp istediğimiz kadar pişirme imkanımız oldu. Bir 70’lik, bir de 35’lik şarap ile üç tatlı siparişi de verdiğimiz yemekten, 177 Euro hesap vererek ayrıldık.

La Buchetta : Nehrin kenarında küçük, sevimli bir restoran. Her birimiz farklı bir makarna söyledik. Benim sipariş ettiğim spaghetti alle vongole al profumo di basilico, küçük deniz midyeleri ve bol sulu sosuyla tek kelimeyle mükemmeldi. Porsiyonu 18 euro. Gnocci angeli e demoni ise kremalı ve parmesanlıydı. Porsiyonuna 15 euro ödedik. En bomba makarna ise özel koyun peyniri ile birlikte pişirilen ve üzerine meşhur tartuf mantarı serpilen pici special idi. Tabii fiyatı oldukça yüksek. Porsiyonu 30 euro. Bir şişe şarap ise ortalama 25-30 euro aralığında.

Bottega Conviviale : Pizzası ünlüymüş dedik, önceden rezervasyon yaptırıp navigasyonla sokak sokak aradık. İyi ki rezervasyon yaptırmışız zira sadece birkaç masadan oluşan restoran tıklım tıklım doluydu. Menüde pizza ve şaraptan başka bir şey yok. Yani biz sadece pizza yapıyoruz, bu konuda iddialıyız diyorlar 🙂 Pizza çeşidi zayıf yani toplasanız 7-8 çeşit ancak var. Bizim bistroları düşünüyorum da menülerde yok yok. Makarna, pizza, salata, et, tavuk, balık vs. vs. Ben pizza yiyeyim diyorsunuz en az 20 çeşit pizza sunuyorlar. İtalyanlarda böyle bir anlayış yok. Pizzalarına koydukları malzeme sayısı da, pizza çeşit sayısı da sınırlı. Zaten çoğunlukla da napolitan pizza yiyiyorlar. Benzer durumu Brugge’de yaşamıştım. Waffle ile ünlüler ama o kadar az malzeme koyuyorlar ki. Lakin hamuru müthiş lezzetli olduğu için, gereksiz malzeme ile hamurun tadını öldürmek istemediklerine kanaat getirmiştim. Sanırım İtalyanlar da pizza için aynısını düşünüyor. Pizzamızı seçtikten sonra tam da Türklere özgü bir istekte bulunduk. ‘Şu pizzadan domuz etini çıkartıp, yerine patlıcan koyar mısınız?’ Garsonumuz ise tam da bir Avrupalı prensip ve zihniyeti ile menüde hiçbir değişiklik yapamadıklarını donuk gözlerle ifade etti. Bizim garsonlarımızın gözünün yağını yiyeyim diye düşünmedik değil. Müşteri istesin, şapkadan tavşan bile çıkarırlar 🙂
Neyse, karar kılıp pizzalarımızı söyledik. Hamuru gerçekten lezzetliydi, lezzetli olmasına, odun ateşinde piştiği de belliydi de, Türk pizzalarından kalma alışkanlıkla keşke kenarları daha ince olsaydı dedik. Pizzaların tanesi 13 euro. Bir şişe şarapla iki kişi 80 euro hesap ödedik ve fazlasıyla doyduk.
Bologna bir taze makarna cenneti. Ayrıca ismini şehirden olan bolonez sosu ile de ünlüler. Bolonez sosunu domuz eti ile yaptıkları için, ne yazık ki deneyemedik. Bologna’nın daha önceki gidişimizde de denediğimiz ve lezzetini unutamadığımız köpüklü şarap prosecco ‘dan bahsetmeden geçemeyeceğim. İçimi çok keyifli ve hafif bir şarap prosecco. Veneto bölgesinin Prosecco kasabasındaki orta boyuttaki, yüksek asit oranındaki üzümlerinden üretilen şarap, Fransız köpüklü şarabından farklı bir işlemden geçiriliyor. Taze ve aromatik kalması için, şişeleme satıştan hemen önce gerçekleştiriliyor.
051 Piazza Maggiore : Bologna’nın en popüler meydanı Maggiore’nin bir ara sokağında yerel lokanta. Taze makarna yemek amacıyla girdik. Sadece tortellini kalmıştı. Dolayısıyla hepimiz aynı makarnayı sipariş ettik. Tortellini içi dolgulu iri bir makarna. İçinde dana eti ve parmesan var. Et suyu ile servis ettiler. Üzerine istediğimiz kadar parmesan döktük. Tadına doyamadık. Porsiyonu da sanki biraz küçüktü. Bir porsiyon taze makarna 9.50 euro.
Salumeria Simoni: 051 Piazza Maggiore’nin hemen karşısında nefis bir şarküteri. Bin bir çeşit İtalyan peyniri ve salam, soğuk et çeşitleri, taze sosis, taze tortellini gibi pek çok ürün satılıyor. Şarküteri domuz eti ağırlıklı olsa da dana seçenekleri de var. Vakumlatıp götürebileceğiniz gibi, çeşit çeşit şarap eşliğinde mekanda da tadım yapabilirsiniz. Şarküterinin bulunduğu sokak çok keyifli. Gezi arası mola için ideal bir mekan.

Eataly Bologna : İtalyan gıda zinciri Eataly, İstanbul’da da bilinen bir marka. Ancak İstanbul’daki şube ne kadar pahalı ise, Bologna’daki o kadar ekonomik. Üstelik restoran, cafe, kitap satışının bir arada olduğu iki katlı hoş bir mekan burası. Biz yemek yemedik ama yüklü bir alışveriş yaptık. Makarnalar, peynirler, şaraplar, risotto çeşitleri vs. ne ararsanız satılıyor. Ben trüf mantarı bile buldum. Yolunuz düşerse bir göz atın.
Deniz mahsullü spagetti harika görünüyor Ahucum 🙂
Milano’da lezizdi,Floransa’da da yerim inşallah
BeğenBeğen
Yolun düşerse Verona’da ye. Hayatımda yediğim en iyi deniz mahsüllü spagettiydi 😇
BeğenBeğen