Eskişehir, kendi halinde bir Anadolu şehri iken, gerek Anadolu Üniversitesi’nin şehre kattığı hareket, gerekse efsane Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in olağanüstü çabalarıyla, gerekse şehir halkının aydın görüşlü olması sebebiyle son yıllarda Anadolu kenti havasından sıyrılıp, bir Avrupa şehri görüntüsüne kavuştu.
Eskişehir, Bursa’dan araçla yaklaşık iki saat sürdüğü için, sıklıkla gidip gezdiğimiz bir şehir oldu. Hem biz yetişkinleri hem çocukları mutlu eden bir şehir Eskişehir. Bir öğrenci şehri olmasının cıvıltısı, özgürlükler şehri olmasının rahatlığı var kentte.
Eskişehir’in bir milyona yaklaşan nüfusu, ağırlıklı olarak Türkmenler ve Tatarlardan oluşur. Ekonomik olarak Türkiye’nin gelişmiş illerinden biri olan Eskişehir, ülkenin en büyük organize sanayi bölgelerinden birine sahiptir. Şehirde iki adet üniversite bulunması ve son zamanlardaki yerel turizm de şehre ekonomik hareketlilik katmaktadır.
Şehirde karasal iklim hüküm sürmekte olup, şehir merkezi bozkır olan bitki örtüsünden kurtulmuş görünmektedir.
Şehirde gerek sosyal hayat , gerekse eğlence hayatı öğrencilerin de etkisiyle gelişmiştir. Büyükşehir Belediyesi şehir tiyatrolarının üç sahnesi, üç adet kültür merkezi ve sinemalar bulunmaktadır. İlk olarak 1995 yılında yapılan Eskişehir Festivali, her yıl Ekim ayında tekrarlanmaktadır.

Barlar sokağı olarak da anılan Neyzen Tevfik sokağı, gece bire kadar öğrencilerin uğrak mekanı. Şehre büyük değer katan Sakarya Irmağının bir kolu olan Porsuk Çayı şehrin kalbinden geçmekte. Zamanında kayık gezilerinin yapıldığı Porsuk çayı, zaman içinde kirlenmiş ve kayık gezileri terk edilmişti. Derenin yeniden ıslah edilmesi ve dere etrafının yeniden düzenlenmesi ile Eskişehir değer kazanmıştır. Şimdilerde tarihi Porsuk Otelinin dereye bakan köşesinde (Köprübaşı bölgesi) tekne ve gondol turları yapılmakta. Gondol kiralama ücreti 25 TL, gezi tekneleri ise kişi başı 5 TL. Biz gezi teknesini tercih ettik. ‘Adalar bölgesi‘ olarak anılan bölgenin turlandığı tekne gezisi yaklaşık 20 dakika sürüyor. Hava güzel ise Porsuk çayının kıyısı sohbet eden, eğlenen, müzik yapan gençlerle dolu oluyor.
Şair Fuzuli caddesi, Atatürk caddesi ve Porsuk çayını da kapsayan Adalar bölgesi şehrin en hareketli bölgelerinden. Tamamen cafe ve barlar ile dolu olan bu bölge de şehrin eğlence noktalarından. Her ne kadar Porsuk Çayı etrafındaki betonarme binalar eski ve estetik görüntüden uzak olsa da, Porsuk Çayı üzerine kondurulmuş her biri diğerinden farklı renkteki süslü demir köprüler ve ilginç heykeller ile cam tekne ve gondollar dokuyu güzelleştiriyor.

Biz günübirlik gezme imkanına sahip olduğumuz için şehirde hiç konaklamadık. Lakin konaklayacak olsam, şehrin tam kalbinde bulunan ve tarihi kimliğiyle beni çok cezbeden Porsuk Otel‘de konaklardım. Cumhuriyetin ilk binalarından biri olan Porsuk Otel, 1927 yılında tamamlanmış. Otel amaçlı yapılan bina, daha sonraları Belediye binası olarak hizmet vermiş. 2013 yılında restore edilen bina, şu an butik otel konseptinde hizmet veriyor. Otelin doğal kaynaklara sahip güzel bir Türk hamamı da var.
Eskişehir şehir merkezi günün her saati hareketli, cıvıl cıvıl. İki Eylül caddesi, caddenin ortasından geçen tramvay sebebiyle trafiğe kapalı. Bu sebeple yayaların rahatça gezip alışveriş yapabileceği hareketli bir nokta. Şehrin en eski alışveriş merkezi olan Esnaf Sarayı, yerel esnafın faaliyet gösterdiği ve halkın rağbet ettiği bir merkez.
Resmi adı İsmet İnönü caddesi olan Doktorlar caddesi de tıpkı İki Eylül caddesi gibi araç trafiğinin olmadığı, sağlı sollu mağazalarla dolu, hareketli bir cadde. Bu cadde üzerinde pek çok doktor muayenehanesinin bulunması sebebiyle, halk arasında bu ismi almış. Barlar sokağı da hemen bu caddenin paralelinde bulunuyor.
Otantik Taşbaşı Çarşısı, benim en sevdiğim yerlerden. İki Eylül caddesi ve Köprübaşı bölgesine çok yakın olan bu çarşı, taş döşenmiş zemini, iki katlı dükkanları, aktarları, baharatçısı, kuyumcuları, pastahaneleri ile dokusunu kaybetmemiş samimi bir çarşı. Tarihi Reşadiye camii de bu bölgede bulunuyor.
Şehir merkezine gidip de Haller Gençlik Merkezi‘ne uğramadan olmaz. Eskiden Hal olarak kullanılan bina, restore edilerek şehre kazandırılmış. Şimdiler de cafe ve hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu turistik bir han.

Odunpazarı ilçesi, Eskişehir’in en eski yerleşim yeri. Şehir kurmak için gelen halkın, coğrafi konum olarak şehrin en yüksek yeri olan bu bölgeye yerleşmiş olmasına şaşırmamalı. Zira eski insanlar bizden daha bilinçli imiş, şehrin yüksek ve havadar yerlerine evlerini kurup, daha aşağıda ve basık olan ova da tarım yaparmış. Odunpazarı, sivil mimarinin en güzel örneklerini barındıran meşhur Odunpazarı evleri ile tarihin bir dönemine şahitlik ediyor. Bu ahşap süslemeli, cumbalı güzel evlerin kimi restore edilerek, kimisi de aslına uygun olarak yeniden inşa edilerek, Odunpazarı’na kazandırılmıştır. Bölgede pek çok görülmeye değer müze vardır;
Cumhuriyet Tarihi Müzesi, devletin kuruluş hikayesini belgelerle sunmaktadır. Müze Türkiye’nin kuruluşunu anlatan fotoğraflar, Mustafa Kemal Atatürk’ün portreleri, etnoğrafik eserler ve kitaplık barındırmaktadır.
Çağdaş Cam Sanatları Müzesi : Tarihi binada yerli ve yabancı sanatçıların cam eserleri sergilenmektedir.
İnönü Savaş Müzesi : Kurtuluş Savaşı sırasında İsmet İnönü’nün karargah olarak kullandığı bina, 2001 yılında müze olarak hizmete açılmıştır. İnönü savaşını gösteren fotoğraflar, silahlar, askeri malzemeler ve İsmet İnönü’nün üniformalarının kopyaları sergilenmektedir.
Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi: Çağdaş Cam Sanatları Müzesinin alt katında bulunan bu müzenin Türkiye’de eşi bulunmamaktadır. Bizzat Yılmaz Büyükerşen’in çalışmalarının da bulunduğu müzede başta Ulu önder Atatürk olmak üzere devlet adamlarının, kumandanların, gazeteci, yazar ve sanatçıların ve bazı Osmanlı padişahlarının balmumu heykelleri bulunmaktadır.
Daktilo Müzesi: Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz değerli gazeteci Tayfun Taliboğlu’nun ve diğer bağışçıların bağışladığı daktiloların sergilendiği müze, 2016 yılında bizzat Tayfun Taliboğlu’nun da katılımı ile açılmış yeni bir müzedir.
Eskişehir Modern Müze : Ünlü Japon mimar Kengo Kuma’nın tasarımını yaptığı Modern Müze bir süre önce Odunpazarı ilçesinde açıldı. Betonu fazla kullanmayan mimar, genelde bambu, cam, ahşap kullanmayı tercih ediyor. Müze ahşap tasarımın modern bir uyarlaması. Bir sokak arasında bu denli cesur bir mimariyi görünce hayrete düşüyorsunuz. Sergilenen eserler ise hayretinizi daha da arttırmakta. Tanabe Chikuunnasi isimli sanatçının mekana özel yerleştirme yaptığı binlerce bambu parçasından yapılmış eseri göz alıcı. Sergide ‘ağaca övgü’ ve ‘bir hayvanın gözlerinden’ isimli yerleştirmeleri de görmek mümkün. Müze de çok keyifli bir de cafe var. Bu görkemli ve cesur yatırım, Eskişehir’e değer katmış. Çok beğendim.

Odunpazarı’na gitmişken Eskişehir’in ünlü lületaşından yapılmış ürünlerin yapım ve satışının yapıldığı atölyelerin bulunduğu Atlıhan El Sanatları Çarşısı‘nı ziyaret edin. 1850’li yıllarda tacir ve köylülerin hem kendilerinin hem atlarının barınması için yapılan han, 20.yüzyılda harap bir hale dönüşmüştü. 2006 yılında Odunpazarı Belediyesi tarafından onartılan han, lületaşı çarşısı olarak topluma kazandırılmıştır.
Eskişehir’de konaklamak için ideal bir mekan da Abacı Konakları Otel. Şehir merkezine yakın bir bölge olan tarihi Odunpazarı ilçesinde bulunan otel, 11 adet konağın birleşiminden oluşmuş göz alıcı bir otel. Merak edenler için, oteli gezme imkanı da bulunuyor. Her biri farklı renkteki konakların arasındaki şadırvanlı bahçede bulunan Avlu Restoran, sabah kahvaltısı veya akşam yemeği için çok cazip bir mekan.
Eskişehir’e çocuklu olarak gelip de parklarını ziyaret etmemek olmaz.
Sazova Parkı : Sazova parkının sembolü ve hiç kuşkusuz en dikkat çekici yapısı masal şatosu. İlk bakışta Disneyland şatosunu anımsatan masal şatosu, dikkatli bakıldığında doğu motiflerini barındırıyor. Masal Şatosunun mavi kubbelerinin her biri, ülkemizde bulunan tarihi bir yapıdan ilham almış ve o yapıların isimlerini taşıyor.
Masal şatosu içinde çocuklar için aktiviteler ve hediyelik eşya satan dükkanlar var. Aktiviteler için şatonun girişindeki gişeden bilet alabilirsiniz. Aktivitelerden biri çocuklar için tiyatro oyunu. Bu oyuna çocuklar bir veli eşliğinde girebilirler. Diğer aktivitelere ise rehber eşliğinde giriliyor. Dede Korkut , Nasreddin hoca ve Keloğlan gibi masal karakterleri kendi hikayelerini kendileri anlatıyor.

Sazova Parkının içindeki büyük göletin hemen yanında bir korsan gemisi bulunuyor. Beş dakika içinde girip gezilebilen bu gemiye girişin ücretli oluşunu biraz yadırgadım. Park içinde çocuk oyun alanları ve parkın etrafında gezinti yapabileceğiniz bir mini tren var. Ayrıca soluklanmak isteyenler için bir çiğbörek salonu ve iki cafe mevcut.
Parkın girişinde Bilim Deney Merkezi ile Sabancı sponsorluğunda yapılan Uzay Evi var. Cüz’i bir ücret karşılığında gezilebiliyor. Yapımı devam eden iki tesis ise Hayvanat Bahçesi ile Türk Dünyası Bilim Kültür Sanat Merkezi. Hayvanat Bahçesi içindeki Eti Sualtı Dünyası ziyarete açıldı. Odunpazarı’ndan Sazova parkına gidiş araçla yaklaşık 10 dakika sürüyor.
Eskişehir Şelale Park : Odunpazarı Belediyesi tarafından yaptırılan bu park, Odunpazarı’nın en tepe noktasında bulunuyor. Adını içindeki yapay şelaleden alıyor. Cafeler, oyun alanları , seyir terası olarak kullanılan yapay yel değirmeni ve güzel bir manzarası var.
Kentpark: Bu parkın ünü, içindeki yapay plajdan geliyor. Park içinde iki adet açık yüzme havuzu, bir adet kapalı yarı olimpik yüzme havuzu, çocuklar için oyun alanları, yürüyüş parkuru ve cafeler bulunmakta.
Bu parklar haricinde gidip görmediğimiz pek çok irili ufaklı park var Eskişehir’de. Biraz da ne yedik ondan bahsedeyim:
Can Çiğbörek : Her gidişimizde uğramadan geçmediğimiz, Adliye ve Valiliğe çok yakın konumdaki küçük gösterişsiz dükkan. Çiğböreği hafif, bol kıymalı ve hamuru ince. sadece turistin değil, yerel halkında rağbet ettiği bu işletmeyi tavsiye ederim.
Papağan Çiğbörek: Çocuklarla gittiğimiz son Eskişehir gezimizde, Can Çiğbörek’e yürümeye üşenip, Taşbaşı çarşısındaki Papağan Çiğbörek’e gittik. Merkez şubeye girmek için 5-10 dakika sıra bekledik. İçeride de bir 15 dakika bekledikten sonra, çiğböreğimiz geldi. İyiden turistik olmuş bu işletmenin, çiğbörekleri de turistikti ne yazık ki. Hamuru son derece kalındı ve hamurun tadı puf böreğininkini andırıyordu. Kıyması da eser miktarda idi. Anladığım kadarıyla duvarlarda fotoğrafları asılı ünlü konukların getirdiği ün, yeterli oluyor mekana. Ne yazık ki tercihimizden pişman bir şekilde ayrıldık mekandan. İki sokak ileride üç katlı şubelerini de görünce fabrikasyon üretime geçtiklerini anladık.

Mazlumlar Muhallebicisi : Yıllar önce Mehmet Yaşin’in programında adını duyduğumuz Mazlumlar Muhallebicisi Haller Gençlik Merkezi’nin içinde. Su muhallebisi efsane. Başka sütlü tatlıları da var ama su muhallebisi yemekten henüz diğer ürünlerini deneyemedik.

Süreyya Pastanesi : Petifür denen ve bizde bağımlılık yapan nefis tatlının adresi. Petifür ‘ponpon pasta’ da denen bir lezzet bombası. İçinde çok hafif bir beyaz krema var. Hamuru ağızda dağılıveriyor. Paketi alıp, yolda yemeye başlıyorsunuz. Dere kenarındaki kendi halinde eski bir pastane olan Süreyya Pastanesinde satılıyor. Pastanenin sahipleri petifür ile ilgili bilgi vermeye pek istekli değil. Sadece ismini bir Fransız pastasından aldığını ancak kremasının kendi tarifleri olduğunu söylüyorlar.