Belçika seyahatimizde Brugge, Ghent ve Brüksel şehirlerini ziyaret ettik. Bu seyahatin kültürel olmasının yanı sıra gastronomi yanı da baskındı. Zira önceden araştırdığımız restoran ve pub’ları mümkün mertebe vakit yettiği kadarıyla ziyaret ettik.
Belçika denince akla üç şey geliyor. Çikolata, midye ve bira. Bunlardan başka waffle ve patates kızartmasını da başlıca lezzetlerden sayabiliriz.
Önce çikolatalardan bahsedelim. Belçika Dünya’nın en iyi çikolatalarını üretir. En büyük rakibi İsviçre’dir. Belçika çikolataları tamamen doğal malzemeden üretildiği için bu denli lezzetlidir. Katkı maddesi içermediği için de çabuk tüketilmesi gerekmekte. Çikolataların çeşitliliği ve görünümleri insanın aklını alıyor. Dükkanlardaki çikolataların çoğu pralin. Ayrıca trüf çikolatalar ve marzipanlar da satılıyor. Pralin bol fındık yağı içeren, tadını da bu yağın bol kullanılmasından alan, en az %25 çikolata içeren, lokma büyüklüğünde bir çikolata türü. Trüf ise mantara benzeyen, içi ganaj, dışı çikolata ile kaplı bir tür şekerleme. Marzipan yumurta beyazı, badem ve şekerle hazırlanan çeşitli renklerde bir şekerleme. Çok çok lezzetli. Bazı çikolatacılarda beze, draje ve makaron da satılıyor.
Belçika’da pek çok ünlü çikolata markası var. Bunlardan bazıları;
Pierre Marcolini : Çikolatanın mücevheri denilebilir. Son derece pahalı. Saf çikolataları ve makaronları ile meşhur.
Leonidas: Hem Brugge’de, hem Brüksel’de en sık rastladığım marka. Hediye olarak vermek isterseniz çok şık kutuları ve paketleri var. Hem çikolataları hem de şekerlemeleri görsel şölen.
Elizabeth: Büyük boy bezelerini fark etmemek mümkün değil. Kaliteli bir çikolata. Şubesi az, dükkanları sade. Kendilerinden eminler demek ki.
The Old Chocolate House: Sadece Brugge’de var. Rengarenk marzipanları çok çekici.
Neuhaus: Çok ilgi çekici kutuları var. Çikolataların yapımında menekşe, gül, badem gibi tatlar ekliyorlar. Alkollü çikolataları da meşhur.
Guylian : Türkiye’den aşina olduğumuz bir marka. Deniz kabuğu şeklindeki pralinleri ile tanıdığımız Guylian’da Belçika’nın yerel markalarından.
Godiva: Belçika’nın yerel markası olan Godiva’nın Türkiye’de de şubeleri var. Bir kez İstinye Park’ta denemiş olduğum bu markanın çikolatalarının oldukça yoğun ve kaliteli olduğunu söyleyebilirim.
Çikolata dükkanlarının herbiri birbirinden alımlı. Özellikle Brugge’de bulunan dükkanlar tam bir görsel şölen. En güzeli de her dükkanda farklı bir çeşit çikolata ikram etmeleri. Fiyatlar ise el yakıyor.
Belçika biraları dillere destan. Verilere göre Belçika’da 1000’den fazla çeşit bira üretilmekte. İçimi kolay ve üst fermantasyon yöntemle üretilen bu aromatik biralar , insana ‘biz şimdiye kadar ne içmişiz’ dedirtiyor. En güzeli bu biralar tuvaleti ziyaret etme isteği uyandırmıyor. Yalnız içimi kolay diyerek, bizim biralar gibi kafanıza dikmeyin. Zira Belçika biralarının alkol oranı çok yüksek. Hiç anlamadan uçuşa geçebilirsiniz.:) Belçika’da her şehrin hatta her kasabanın kendi ürettiği biraları var. Biralar tadına, rengine, aromasına ve alkol oranlarına göre farklılık gösteriyor. Rengine göre biralar blanche, blonde, dark, brown, red, amber, golden şeklinde ayrılıyor. Şeftalili, elmalı, çilekli, frambuazlı vs.çeşitlerde aromalı biraları da var. Ülkede rahiplerin ürettiği Trappist türü biralar çok yaygın. Bu bira türü Dünyada da baştacı ediliyor. Üretilen biranın Trappist beer olabilmesi için pek çok koşulun biraraya gelmesi gerekiyor. İlk koşullar manastırda ve rahipler tarafından üretilme ve kar gütmeme koşulu. Trappist bira koşullarının dışında kalıp da manastırda üretilen ticari amaç güdülen diğer biralar abbey beer (manastır birası) olarak adlandırılıyor. Bu tür biraların en bilineni Leffe marka bira. (Leffe’nin bazı çeşitleri ülkemizde de bulunabiliyor, gitmişken farklı markalara yönelin) Lambik türü biralar da mayalanmayı sağlayan mikroorganizmalar sadece o bölgede bulunduğu için Belçika’ya has bir biradır. Belçika bira evlerinde bira dışında herhangi bir aperatif satılmıyor. Patates kızartması bile bulmak mümkün değil. Birşeyler atıştıralım derseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Gelelim bazı pub isimlerine;
De Garre : Brugge’e gelip de bira içmek isteyenler buraya uğramadan geçmez. Şehir meydanına yakın daracık bir sokağın aralığında. Ya sorun ya da navigasyonla gidin. Bira dışında herhangi bir aperatif satılmıyor. Ev yapımı kendi özel biraları var. Bardağı 4.5 Euro. Alkol oranı yüksek ve çok çok lezzetli. Yanında kaşara benzer bir peynir ikram ediyorlar. Peyniri hardala batırıp yemek çok keyifli. Sakın burayı es geçmeyin.
2Be in Brugge / The Beerwall : Konumu şahane. Hemen nehir kenarında. Dışarıda ısıtıcılar var, yer bulursanız şanslısınız. Biralar lezzetli ve ucuz.
T’Brugs Beertje : Brugge’de bilinen bir pub. Yer bulmak zor. Çok çeşit bira ve aperatifler mevcut.
Ribs’n Beer : Brugge merkezden 10 dakika yürüme mesafesinde. Bira fiyatları uygun. Ayrıca nachos, fahita gibi meksika yemekleri de yemek mümkün.
Delirium : Brüksel’in bira mabedi. Dünyanın her yerinden her çeşit biranın bulunduğu bu pub’da self servis uygulaması var. Akşam saatleri çok kalabalık olduğu için yer bulmak neredeyse imkansız. Biz öğlen gittik, rahat rahat oturduk. Unutmadan söyleyeyim, sadece bira var.

Belçika’lılar midyeden bir efsane yaratmışlar. Midye deyince biz ancak midye dolma ve midye tavayı biliriz. Ayrıca güvenirliğinden pek de emin olamadığımızdan yerken tedirgin oluruz. Belçika midyeleri ezber bozan cinsten. Eti bol, kumsuz ve çok çok lezzetli. Büyük boy demir tencerelerin içinde kereviz, soğan, sarımsak, kişniş gibi çeşitli sebzelerle buharda pişiriliyor. Etini çatalla koparıp yiyiyor, suyunu da tıpkı çorba gibi kaşık kaşık içiyorsunuz. Midyenin yanına mutlaka patates kızartması da geliyor.
Breydel De Coninc : Brugge’de meydana çok yakın, ünlü bir midyeci. Bu restoranda yediğim akşam yemeği, Belçika’da yediğim en iyi yemekti. Dört kişi farklı sosta midyeler söyledik. Biralı, acılı, kremalı ve sarımsaklı midyelerimiz yanında patates kızartması ile birlikte dev tencerelerde geldi. Tencereler gerçekten çok büyük. İki kişi bir tencere ile pekala doyabilir. Midyeler bol etli ve kumsuz. Meşhur Chez Leon’dakinden bile daha lezzetli buranın midyeleri. En iyi sos açık arayla sarımsaklı olan. İkinci favorimiz ise acılı olan midye. Suyunu içmeyi unutmayın. Bir tencere midye 27 Euro.
Chez Leon : Paris’te ‘Leon De Bruxselles’ ismiyle hizmet veren ancak orijinal adı ‘Chez Leon’ olan ünlü Belçika restoranı. Brüksel tarihi merkezdeki üç katlı restoranda iğne atsan yere düşmüyor. Restoran büyük, müşteri çok ancak servis hiç aksamıyor. Belçika’da en çok çeşit bulunan menüyü Chez Leon’da gördük. Haliyle midyenin de envai çeşidi var. Biz midye ve deniz mahsüllü spagetti söyledik. Midyeler Brugge’de yediklerimize göre daha ufaktı. Spagettinin deniz mahsulleri lezzetli ancak kreması fazlaydı. Fiyatlar diğer restoranlara göre 3-4 Euro daha ucuz. Midye 22-25 Euro arası, spagetti 19.5 Euro.
Belçika aynı zamanda bir waffle cenneti. Her köşeden mis gibi waffle kokuları yayılıyor. Ben tatlı düşkünü biri değilim. Örneğin Belçika’dan çikolata bile almadım ama üç kez waffle yedim çünkü hamuru çok lezzetli. Bizim ülkemizde yediklerimiz waffle taklidi olur ancak. Waffle üzerine bizdeki gibi allı pullu şekerler, çikolatalar dökmüyorlar. Sade, pudra şekerli, kremalı veya çikolatalı. Zaten gerek de yok, hamurun tadını alamazsınız. Kremaları hafif ve mis gibi süt kokuyor. Brugge’de ‘Chez Albert‘i öneririm. Sade waffle 2 Euro, diğerleri 2.5 Euro civarında.
Belçika’da patates kızartması atıştırmalık olarak her köşe başında satılıyor. Bazı patatesçilerin önünde ciddi kuyruk oluyor. Biz de gerek sokakta gerekse restoranlarda bol bol yedik ancak bu patatesler bana daha ziyade hazır patates gibi geldi. Kanımca bizim elde soyup tavada kızarttığımız yerli patatesler bunlara on basar. Yanında sos olarak sadece ketçap ve mayonez veriyorlar.

Brugge’de ayrıca iki yerel restorana gittik. Bunları da paylaşayım;
T’Zwart Huis: Rezervasyonla zar zor girebildiğimiz Belçika restoranı. Gotik etkiler taşıyan değişik bir dekorasyonu var. Renk değiştiren kilise vitrayı, büyük bir şömine, mumlar ve güzel müziği ile farklı bir mekan. Pazar akşamları canlı jazz&blues varmış. Deniz mahsulleri tabağı başarılıydı. Portakallı ördek yediklerimin en iyisi değildi. Meraktan denediğimiz kanguru bifteği sertti. İki tabak yemek ve bir şişe şarap ortalama 65 Euro.
Bistro Den Huzaar : Pazar kilise çıkışı Belçikalı ailelerin yemek yediği bir mekan olması sebebiyle de tercih ettik. Küçük, sevimli bir işletme. Menü zayıf. Süt dananın sosu güzel ama eti sinirliydi. Antrikot sert. Codefish tatsız bir balık ancak sosu hafif ve lezzetli. İki kişi 70 Euro ödedik.