SERHAT DİYARI KARS-DADAŞLAR DİYARI ERZURUM

Palandöken’de kayak tatili yapmak amacıyla çıktığımız yolculuk bizi Kars’a götürdü. Pegasus Erzurum uçağımız aprona indiğimiz sırada iptal edilince, en yakın saatteki Kars uçağına bilet alarak Kars’a uçtuk. Havaalanında kiraladığımız Transporter araç ile öncelikle kaz yemek amacıyla Kaz Evi‘ne gittik. Müteşebbis bir Karslı hanımın açtığı bu restaurant, Kars’ta kaz yenebilecek bir iki adresten biri. Öncelikle yörenin meşhur çorbası ayran aşını denedik. İçinde çeşitli otlar ve buğday bulunan bu sıcak çorba ekşi kıvamda, iç açıcı bir çorba. Ardından çocuklar için mantı istedik. Mantı yeni açılmıştı, taze ve lezzetliydi. Biz yetişkinler de kaz sipariş ettik. 10 dakika içinde kaz eti, bulgur pilavı ile birlikte masamıza gelmişti. Nasıl bu kadar çabuk hazırladıklarını sorduk. Pişmesinin üç saate yakın sürdüğünü, bu yüzden önceden pişirip fırında ısıttıklarını söylediler. Kaz eti kaslı bir et. Bir de önceden pişip beklediği için daha da sertleşmişti. Üstelik reçine gibi keskin, kötü bir kokusu vardı. Bu koku pilava dahi sinmişti. Bir porsiyonda bir tane kaz budu var. Eti az,tadı vasat. Zaten zorla yediğimiz bir porsiyon kaz buduna kişi başı 60 TL.gibi fahiş bir ücret ödedik. Bizim için kötü bir deneyim oldu. Kesinlikle değmez.

img_2004a
Kaz eti

Kars kaşar ve gravyer peyniri ile ve balı ile ünlü. Biz de bizi gezdiren Kars’ın yerlisi rehberimizin tavsiyesi ile Ariş Ticaret‘e gittik. Tüm peynirlerden ve baldan tattık. Karakovan balı insanın genzini yakmayan, hafif, organik bir bal. Büyük bir kavanoz dolusu bal aldık. Kaşar peyniri de çok lezzetli. Gravyer peynirine kokusu sebebiyle hiç sıcak bakmazdım ama Kars gravyeri öyle değil. Hem çok lezzetli hem de kokusu az. Ayrıca otlu peynir ve çeçil peyniri de aldık. Sipariş üzerine de kargo ile mamül gönderiyorlarmış. Bundan sonra bal ihtiyacımızı bu firmadan karşılamaya karar verdik.

IMG_2023a.jpg
Kars Gravyeri

Kars, Türkiye’nin yüksek il merkezi. Bitki örtüsü bozkır olan Kars ili nüfusu sadece 80 bin. Otlakların çokluğu sebebiyle büyükbaş hayvancılık gelişmiş. Kars’ın köylerinde kaz yetiştiriciliği de geçim kaynaklarından. Arıcılık da yaygın. Şehirde sanayi bulunmadığı için, genç nüfusun göçü önlenememekte. Kafkas Üniversitesi şehire bir nebze hareket katmış. Havaalanı kurulması ve Ankara-Kars hattında işleyen demiryolu, ulaşım problemini büyük ölçüde gidermiş.

93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşındaki yenilgimiz neticesinde Kars 40 yıl Rus hakimiyetinde kalmış. Ruslar Kars’ı bir daha geri vermemek üzere aldıklarını zannetmiş olmalılar ki, pek çok eser bırakmışlar. Kars’da köşe başında bir Rus mimarisi örneği görmek mümkün. Kurtuluş savaşı esnasında 1920 yılında doğunun kahramanı Kazım Karabekir paşa kumandasındaki Türk birlikleri Kars’ı kurtarmışlardır. Bu sebeple şehrin en işlek caddesinin adı Kazım Paşa caddesi. Ayrıca bu caddeyi paralel kesen Atatürk caddesi de büyük ve güzel bir cadde.

IMG_2053a.jpg
Kazım Paşa caddesi

Şehir merkezi tamamen karla kaplı olduğundan çok mistik bir ortam var Kars’ta. Kars kalesi şehrin bazı noktalarından görülmekte. Şehirde pek çok ermeni kilisesi var. Bazıları camiye dönüştürülmüş ve halen kullanılmakta. Müzeleri ve tüm tarihi dokuyu keşfetmek için en az bir gün ayırmak gerekli. Gün içinde hava sıcaklığı -5  dereceyi göstermesine rağmen, nem olmadığı için fazla üşümedik. Kısa şehir gezimizden sonra, Çıldır gölü, Sarıkamış ve Ani harabelerini de göreceğimiz detaylı bir gezi düzenleme niyetiyle Kars’tan ayrıldık.

Kars-Erzurum arası 203 km. Yolların tamamen kar ve buzla kaplı olması ve devam eden kar yağışı sebebiyle güçlükle yol aldık. Üç saati geçmişti ki Erzurum‘a vardık. Doğruca kalacağımız Sway Otele gittik. (Palandöken ve Sway Otel detayları için ‘sway otel’ linkine tıklayın)  Palandöken kayak merkezinin Erzurum’un hemen yanı  başında olması çok enteresan geldi bana. Öyle ki oteller bölgesi ile Erzurum arası  4.km. Şehir manzarası ayaklarımızın altında.  Erzurum’da rakım 1930 metre. Palandöken dağı ise 3125 metre rakımda. Türkiye’nin en uzun pistine sahip olan Palandöken Kayak merkezi gözde bir turizm merkezi. Kar kalitesi yüksek, kar miktarı yoğun.  En yüksek tepe olan Büyükejder tepesinde bir cafe var. Uludağ’daki gibi adım başı otel yok. Otel sayısı az ve oteller planlı olarak yerleştirilmiş. Dolayısıyla göz tırmalayan çirkinlikler yok. Her otelin kendine ait pistleri var. Ancak ne yazık ki bir otelin pistlerinin, diğer otelin pistleriyle bağlantısı yok. Kar kristal gibi parlak ve kaymaya elverişli. Palandöken, 2011 Üniversitelerarası Dünya Kayak oyunlarına da ev sahipliği yapmış. Palandöken de toplam 22 pist var. Ejder ve kapıkaya pistleri olimpik pist ilan edilmiş. Kar miktarının çokluğu sebebiyle snowboard’cular için de ideal bir kayak merkezi. Erzurum’a yine çok yakın mesafede Konaklı Kayak merkezi de bulunmakta.

img_2070a
Palandöken Kayak Merkezi

Havanın erken kararıyor olması sebebiyle Sway Otel, pistleri saat 20.oo’ye kadar ışıklandırıyor. Ancak saat 16.00 ‘dan sonra havanın iyice soğuması sebebiyle ben tercih etmedim. Güney cephesi olmasına ve pistlerin güneş almasına rağmen soğuk, akşam üzeri kendini hissettirmeye başlıyor.Kaldığımız otelden zirveye ulaşmak için önce  telesiyej ve daha sonra teleski’ye binmek gerekiyor. Telesiyej hemen otelin önünde. Sıra bekleme derdimiz olmadı. Hava sıcaklığının gece -40’lara varması sebebiyle kar kalitesi mükemmeldi.  Toz karda kaymanın keyfini yaşadık.

Erzurum’un hemen 4 km mesafede olması sebebiyle taksiyle 10 dakika içinde şehir merkezine inme şansımız da oldu. Erzurum’un hemen tüm tarihi yapıları şehrin en merkezi caddesi olan Cumhuriyet caddesi üzerinde. Ben turuma Üç Kümbetler‘den başladım. Kümbetler mezar amaçlı inşa edilmiş, üst kısımları konik şeklindeki mimari eserler. Üç Kümbetler Anadolu’daki en eski eserlerden. 14.yüzyılda Saltuklular tarafından yapılmış. Herbirinin mimari özelliği diğerinden farklı. Kümbetlerin etrafı kentsel dönüşüm sebebiyle büyük ölçüde beton çirkinliğinden temizlenmiş. Kümbetlerin az aşağısında bulunan Selçuklulara ait Çifte Minareler Medresesi de restorasyon çalışmaları sebebiyle tahta perdeler ile kapatılmış. Bu sebeple içini gezme şansım olmadı. Tahta perdelerin ardında bile görkemli bir eser.

img_2123a
Üç Kümbetler

Çifte Minarelerin hemen yanında Ulu Camii var. Erzurum Ulu Camii 1179 yılında Saltuklular tarafından Selçuklu mimarisine uygun olarak inşa edilmiş. Taş sütunlar üzerine oturtulmuş bu oldukça kapalı camii, ahşap kırlangıç kubbesi sayesinde nem almıyormuş.  Kırlangıç kubbeyi tutan dört büyük sütuna ise fil ayağı kubbe deniyor. İki fil ayağının üst kısmındaki iki yuvarlak cama ise filgözü deniyor. Bu pencereler loş olan caminin içini projektör gibi aydınlatıyor. Geçen yüzyıllara ve uğradığı onca tahribata rağmen dimdik ayakta kalmayı başarmış. Ruslar, Erzurum’u işgal ettiklerinde tıpkı Çifte Minare gibi Ulu Camii’yi de yağmalamışlar ve değerli taş ve çinileri söküp Rusya’ya götürmüşler. Ulu Camii’yi de ahır olarak kullandıkları için, Camii duvarındaki kimi desenler tahrip olmuş. Rusların ardından Ermeni çeteler de bu güzelim camiiyi tahrip etmişler.  Buna rağmen geçirdiği tadilatlar ve bölge halkının duyarlılığı sayesinde Erzurum Ulu Camii, Erzurumluların en çok rağbet ettiği ibadet yeri.

Ulucaminin hemen karşısında tarihi Erzurum kalesi bulunuyor. Bizanslar tarafından yapıldığı sanılan kale, tarih boyu pek çok uygarlık arasında el değiştirdikten sonra, 11 yüzyılda Türklerin eline geçmiş. Günümüzde dış kale surları tamamen yok olduğundan, sadece iç kale gezilebiliyor. Müzekart veya maximum kartla giriş yapılıyor. Hiçbiri yoksa giriş ücreti 5 TL. Kale içinde gezmeye değer pek bir şey yok. Sadece Saltuklular tarafından yaptırılmış olan Kale mescidi ile tepsi minare mevcut. Tepsi minare, içine sonradan eklenen saat sebebiyle saat kulesi olarak da adlandırılıyor. Minarenin daracık, dik merdivenlerine tırmanmayı başarırsanız sizi önce saatin iç mekanizması, sonra da terasta Erzurum’a hakim bir manzara karşılıyor. Ancak kuleden inmek, çıkmaktan daha da zor. Dikkatli olmakta fayda var.

Erzurum kalesinin etrafı da çarpık yapılardan temizlenip, yeniden düzenleniyor. Kaleye bitişik bazı eski Erzurum evleri hala varlığını sürdürmekte.

img_2177a
Yakutiye Medresesi

Cumhuriyet caddesi üzerinde bulunan Yakutiye Medresesi, 1310 yılında İlhanlılar tarafından yapılan eyvanlı ve revaklı medrese tipinin Anadolu’daki en büyük örneği. Şu anda Türk İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak kullanılan eser, gerçekten çok göz alıcı. Hemen yanıbaşında ise Osmanlı’nın Erzurum’daki sayılı eserlerinden olan Mimar Sinan’ın 1562 yılında inşa ettiği Lalapaşa Camii bulunmakta.

Erzurum’daki en ünlü bedesten ise, Osmanlı sadrazamı Rüstem paşa tarafından yaptırılan Rüstempaşa Bedesteni. Burası Taşhan olarak da biliniyor. Erzurum’un meşhur oltu taşından yapılma güzelim tesbihleri ve takıları bu bedesten içinde faaliyet gösteren onlarca kuyumcu tarafından satılıyor.

img_2181a
Rüstempaşa Bedesteni

Bölgenin iklim koşullarına göre inşa edilen eski Erzurum Evleri, ne yazık ki günümüzün beton binalarına daha fazla dayanamamış. 90’lardan itibaren büyük bölümü terk edilerek viranlaşmış. Buna karşın müteşebbis bir Erzurum’lu, 11 adet eski Erzurum evini restore edip birleştirmiş ve o dönemlerde kullanılan eşyalar ile döşeyerek yaşayan bir müze haline getirmiş. Herbiri farklı bir dekorla döşenen evleri 2 TL. ücret karşılığında gezebildiğiniz gibi, isterseniz çay-kahve içebiliyor hatta yemek de yiyebiliyorsunuz. Erzurum evleri, ataerkil büyük aile kültürünün örneklerini taşıyan, geleneksel bir müze-restoran.

img_2191a
Eski Erzurum Evleri

Erzurum’a kadar gelip de döner yemeden dönülmez dedik ve Erzurum esnafına nereyi tavsiye ettiklerini sorduk. İki tür döner bulunuyormuş. Biri et döner, diğeri ise cağdöner. Cağdönerin biraz daha kalın ve yağlı olduğunu söyleyip, ağız birliğiyle çocukların daha çok seveceği Hacıbaba‘ya gitmemizi tavsiye ettiler. Döner gerçekten  de çok lezzetliydi. Cağdöner gibi şişte değil, kesilmiş olarak porsiyonla geldi. Etin tadı damağımızda kaldı. Arkasından da tatlı olarak kadayıf dolması sipariş ettik. Tel kadayıfı cevizle yaprak sarması gibi sardıktan sonra ağır ateşte kızartılarak yapılan bu nefis tatlı, biraz ağır ama lezzetli. Ilık olarak servis edilirse daha güzel oluyor.

img_2198a
Erzurum et döneri

Eşim ve oğlum  cağdöner yemeden Erzurum’dan dönülmez deyip, başka bir gün yine tavsiye ile  Gel Gör Cağ Kebap‘a gittiler. Et biraz daha yağlı ama lezzetliymiş.

Unutmadan ekleyeyim, kaldığımız otelden araç ile havaalanına gitmek 25 dakika kadar sürüyor. Şehir merkezi ise sadece 10 dakika…

 

 

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s